Azınlık toplumları çerçevesinden bakıldığında, medya, topluluğun temsili, dili ve kültürü için çok önemli bir bağlantı noktasında yer almaktadır. Medya toplumsal dinamiklere bir ayna işlevi görmekte ve kimliğin yeniden üretilmesinde ve tanımlanmasında önemli rol oynamaktadır. Ancak azınlık medyasının bu tanımlamayı yapabilmesi için, ilk olarak ayakta kalabilme gücüne sahip olması gerek. Kosova Anayasası geçmişten gelen tecrübelere de dayanarak ülkedeki farklı milli mensubiyete sahip grupları azınlık olarak değil topluluk olarak tanımlamaktadır. Bu tanımlama, Kosova’daki toplulukları klasik azınlık kavramından daha farklı bir çerçeveye oturmaktadır. Ancak bu yazıdaki amaç hukuki bir tartışma yürütmek değil sayısal olarak azınlıkta kalmış olan toplulukların medyaları üzerine bir bakış atmaktır.  

Tarihsel okumalar incelendiği zaman, azınlıklar genelde ülke içerisindeki barışı, istikrarı, ülkenin birlik ve bütünlüğünü tehdit eden veya o potansiyele sahip olan unsurlar olarak görülürdü. 1948’de Evrensel İnsan Hakları Bildirgesinin kabulünden sonra zaman içerisinde azınlıklara atfedilen önem ve tutum pozitif anlamda değişmiş, dış politikanın bir aracı olmakla kalmayıp, insan hakları ve demokratikleşmenin önemli bir parçası haline gelmiştir. Bugün yaşadığımız kıtanın nüfusunun onda birini azınlıklar oluşturuyor. Aynı ülkenin içerisinde olsalar da farklı bölge ve yerleşim yerlerinde yaşayan azınlıkların toplumsal kimliklerini korumada, onun sürdürülmesi ve belki de yeniden inşasında medyaya veya geniş anlamda kitle iletişim araçlarına ihtiyaç duyar. Çünkü bir anlamda medya bu değerlerin devamlılığının sağlanması bakımından önemli bir faktördür.

Demokrasi, düşünce özgürlüğü ve demokratik süreçler göz önünde bulundurulduğunda medyanın aktif rolü yadsınamaz. Doğal olarak demokrasinin en önemli bileşenlerinin başında medya gelmektedir.  Ancak maalesef azınlık topluluklarının, ulusal medya içerisindeki temsilinin yetersiz olduğunu söylemek zorundayız. Bunun en yakın örneğini ülkemizde ve bölgemizde edindiğimiz pratiklerle gözlemlememiz mümkün. Her ne kadar yokluğundan söz edemesek de, varlığı da çok görünür değil.  

Yapılan araştırmalar, kitle iletişim araçlarının bilgi aktarmada ve tutum belirlemede çok etkili olduğunu göstermiştir. Bu bağlamda, topluluklara ait medyanın varlığı o topluluğu temsilin yanı sıra tutumlarının belirlenmesinde de rol oynamaktadır.  Medya ayrıca sivil toplumun oluşmasına da katkı sunarken, özellikle azınlığı temsil eden gruplarda kilit görevi görür. Şüphesiz topluluk medyasının süreç içerisinde ve içerik üretiminde “öteki” olmamaya dikkat çekmesi kurumsal bir kimlik kazanılması konusunda kendisine pozitif bir değer katacaktır. Hitap ettiği kitleye karşı kullandığı dil, toplumun gündelik pratikleri anlamlandırmasına, tanımlamasına ve ortak değerlerin oluşmasına katkı sağlayacaktır.   

Dünyanın her yerinde olduğu gibi, Kosova’da da medyanın evrensel ilkelere uygun yayın yapabilmesi, özgür olabilmesi için ülkenin ekonomik alanda gelişmesi çok önemlidir. Buna paralel olarak politize olmadan, tarafsızlığını koruması biraz da bu ekonomik güçle ilintili. Özellikle Kosova’nın bağımsızlığından  sonra kamuoyunda medya bağımsızlığı konusunda yapılan çalışmalar belli bir altyapı oluşmasına vesile olmayı başardı fakat etkisini ne kadar sürdürebildi ya da medyanın yaşadığı mali sıkıntılara ne kadar cevap bulabildi konusu tartışmalıdır. Kosova’da medya sektöründe Radyo, Televizyon ve İnternet gazeteciliği  hala etkinliğini koruyor.  Ancak etnik topluluk medyalarının bu etkinlikteki yeri oldukça sınırlıdır. Topluluklar bir yandan ulusal medyada temsil edilme sorunuyla karşı karşıya iken diğer taraftan kendi medyalarını oluşturmada veya istikrarı sağlamada da çeşitli zorluklarla karşı karşıya kalmaktadır. Buradaki en büyük zorluk ise ekonomik olandır. 

Tarihsel süreç içerisinde Türk topluluğundan örneklendirmeler yaparak bu konuyu ele alırsak kurumsal destek ile medya kuruluşlarının sürdürülebilirliği arasında doğrudan bir bağ olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla bu konu doğrudan bir ekonomi politik mesele olarak karşımıza çıkmaktadır.  Bilindiği üzere Eski Yugoslavya çerçevesinde Kosova Türkleri 1951 yılında yeniden tanınmaya başlandı. Çünkü belirli bir süre boyunca Kosova’daki Türk toplumu görmezden gelinerek yok sayılmıştı. Türklerin tanınmasıyla birlikte Türkçe eğitim ve kültür kurumlarının yanı sıra topluluğa ait medya kuruluşları da ortaysa çıktı. 1951 yılında Priştine Radyosuyla başlayan topluluğa ait medya yapılanması, 1969 yılında Tan Gazetesinin yayınlanmasıyla devam etti. Tan gazetesi çerçevesinde çıkan diğer yayınlarla güçlendi ve Priştine televizyonundaki programlarla daha geniş bir boyuta ulaştı. Bunun haricinde kitap yayınları ve başta “Doğru Yol” Derneği olmak üzere çeşitli derneklerin yayınlarıyla süslendi.  Ancak bütün bu medya yayınları dönemin siyasi ve ekonomik politikaları çerçevesinde kamu kurumları tarafından desteklenen veya özel çabalarla gene kamu kaynağı veya imkanı bulunan fırsatlarla yapılabildi. 

1999 sonrası liberal düzene geçildikten sonra kamu kaynaklarıyla medya kuruluşlarının fonlanması dönemi de sona erdi. Kamu yayıncılığı yapan Kosova Radyo Televizyonu (RTK) dışında hiçbir yayın kuruluşu doğrudan bir kamu kaynağına bağlanmadı. Özel sektörde yaklaşık 10 yıl kadar varlığını sürdürebilen “Yeni Dönem” Kosova Türk Medyası en başarılı örneklerden biri oldu. Priştine’de Kent FM radyosu kuruldu. Prizren Radyosunda Türkçe programlar yapılabildi. Bunların haricinde kısa dönemli gazeteler ve dergiler yayınlandı. Çeşitli cılız girişimler, yeni liberal ekonomik düzenin dişlileri arasında başarısız oldu. İnternet gazeteciliğinin yaygınlaşmasıyla birlikte göreli bir istikrara kavuşan Kosova Haber ve Kosova Port haber portalleri varlığını sürdürdü. 

Fakat bugün geldiğimiz noktada geçmişteki şatafatlı dönemlerden bahsetmek zor. Hatta durumun alarm verdiği çok açık. Çünkü kendi kendini finanse edemeyen Türkçe yayın hayatı, “toplumun aynası” olma noktasında eksik kalıyor. Kosova’da yaklaşık 115 Radyo ve Televizyon bulunuyor. Bunlardan ‘tam anlamıyla biri olamamak’ durumun adete geldiği noktayı özetler gibi. 

Kosova Türk toplumu içinde yetişmiş gazetecilik kadrolarının olmasına rağmen bugün medya anlamında adeta bir çöküntü dönemini yaşamaktadır. Bunun başlıca sebebi ekonomi politik düzene ayak uyduramamasıdır. Çünkü azınlık topluluklarına ait medya kuruluşları ticari bir yapılanma içinde kârlı olması mümkün gözükmemektedir. Kamu kurumlarından da istikrarlı bir fon desteği alması mümkün değildir. Dolayısıyla tek çıkar yolu proje bazlı sistemli bir destek silsilesi yaratmasıdır. 

Şüphesiz ki bu çetin ekonomik ortamda topluluk medyasının kamu yayıncılığı yapan RTK çerçevesinde belirli saat dilimlerinde yayın yapabilmesi topluluğa bir nefes aldırmaktadır. Ama hem toplumun entegrasyonu bakımından hem de sorunlarının, beklentilerinin ve taleplerinin kamuoyu nezdinde tartışılabilmesi için yeterli değildir.  Çünkü RTK’daki yayınlar televizyonda hafta içi 15’er dakikalık haberler ve haftada 2 defa 45’er dakikalık Mozaik programıyla ve radyoda 2 saatlik yayınla sınırlıdır. Son 20 yılda ülkemizde topluluk medyaları için pek çok girişim yürütüldü. Bunlarla ilgili başarı-başarısızlık; destek-köstek eksenine sıkıştırılmış tartışmalar yapıldı.  Varlığını sürdürebilenler zor şartlar altında hep iflasın eşiğinde yaşadı ve hiçbir zaman yeterli kaynaklara erişip, içerik üretiminden tutun da, sunuş şekline kadar istenilen standartlara gelemedi.  Devlet ve özel sektör arasında gel-git süreci içinde hareket eden  topluluk medyalarına bir alan açılması için  sivil toplum kuruluşları olarak faaliyete geçilmesi gerekmektedir. Böylece bu çöküş süreci atlatılabilir ve yeniden kendi kimliğini bulabilmesine sağlanabilir. Ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşların, özel sektör kaynakları ile harmanlanabilmesi kısa vadede atılacak önemli bir adım olarak karşımıza çıkıyor.  

Unutmayalım ki, medya toplumsal göstergeleri ve anlamları kurma konusunda başlı başına bir güçtür ve bu gücün ciddiye alınması toplumların özgüvenine, saygınlığına ve entegrasyonuna ciddi ölçekte katkı sunacaktır. 

✎ Furkan Fuşa

Furkan Fuşa lisans eğitimini Kocaeli Üniversitesi’nde Gazetecilik üzerine tamamladı.  Mezuniyetinin ardından 2016 yılında Kosova’ya döndü. Paradigma araştırma merkezinde ve çeşitli özel kuruluşlarda çalıştı. Daha sonra Anadolu Üniversitesi açık öğretimde Uluslararası İlişkiler Bölümünden mezun oldu. Halihazırda AAB üniversitesinde yüksek lisans eğitimine devam etmektedir. 
© PRIZMA MEDIUM

“Bu yazı, İsviçre Kalkınma ve İşbirliği Ajansı (SDC), İsveç ve Lüksemburg Büyük Dükalığı Hükümeti tarafından ortaklaşa finanse edilen Kosova Sivil Toplum Vakfı (KCSF) programı ‘EJA Kosova’ tarafından desteklenmektedir.”