Fotoğraf: Ferdi Limani

Pandemi başlayalı, vaka ve ölüm sayılarının tavan yaptığı, maskelerin ve hijyen kurallarının her yerde karşımıza çıktığı, evden çıkmadığımız karantina günlerinin bitmesinden beri çok uzun zaman geçmiş gibi görünüyor. Ve şimdi, hayatın büyük bir kısmı salgından önceki gibi göründüğü ve tüm pandemi tedbirleri ortadan kalktığı için insanlar merak ediyor: Pandemi bitti mi?

Bir pandeminin başlangıcını tanımlamak zordur; aynı şey onun sonu için de geçerli.

Halk sağlığı açısından bakıldığında, açıkça hâlâ bir pandemi içindeyiz. Soru şu ki, “Pandeminin hangi aşamasındayız?”

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) pandeminin sonunun yakın olduğunu söylüyor. Kasım ayının ilk haftası dünyada 9400’ün üzerinde COVID-19 kaynaklı ölüm yaşandığını açıklayan DSÖ, Şubat 2022’de bu sayının 75000’in üzerinde olduğunu ve ölümlerin Şubat ayından bu yana yüzde 90 azaldığını söyledi. DSÖ’nün haftalık epidemiyolojik raporlarına göre, geçen hafta vakalarda yüzde 2’lik bir artış görüldü ve sayı 2,3 milyon enfeksiyona yükseldi. DSÖ ayrıca, gerçek enfeksiyon sayısının ‘küresel olarak test sayısındaki düşüş nedeniyle’ muhtemelen tahmin edilenden daha yüksek olduğu konusunda uyardı.

Öte yandan, ABD başkanı Joe Biden Eylül’de yaptığı açıklama ile salgının bittiğini söyleyerek hâlihazırda bölünmüş olan kamuoyunu tedirgin etti ve uzmanların taraf tutmasına yol açtı. Ancak yalnızca ABD’de günde 40.000’den fazla yeni vaka ve 400’den fazla ölüm olduğunda ve dünya çapında her gün 500.000 vaka ve 2.000 ölüm olduğunda bir pandemi “bitti” ilan edilemez!

Birçok pandemi sonunda endemik hale gelir, yani enfeksiyon bir bölgede veya popülasyonda hâlâ mevcuttur, ancak davranışı tahmin edilebilirdir.

Günlük yayınlanan COVID-19 istatistiklerine baktığımızda, birçok ülkede yeni tanı konulan COVID-19 ve ölüm sayıları düşme eğilimindedir. Bu gidişat devam ederse pandemi, yavaş yavaş yerini endemiye bırakır. Bir enfeksiyonun endemik olması zararsız olduğu anlamına gelmez, ancak bu durumda vaka ve ölüm sayılarının yükselişte olmasını beklemeyiz.

Bir virüsle yaşamayı öğrenmek, endemik bir virüsün temel özelliğidir. Aslında günümüzde birçok endemik virüs ile birlikte yaşıyoruz; gribi ve hatta soğuk algınlığını düşünün. Seyirlerinin hafif olması ve uzun süredir bunların var olması nedeniyle, bu virüslere artık alışmış bulunmaktayız. COVID-19 hastalığı da bu endemik enfeksiyonların arasına girmeye adaydır. Ancak bu endemi sırasında, COVID-19’un nasıl davranacağı konusunda kesin bir şey söylemek imkânsız. Toplumdaki bağışıklık düzeyinin değişken olması nedeniyle, koşullar da zaman içerisinde dinamizm gösterir. Bu koşullar, COVID-19’un zamanla bir çeşit nezle enfeksiyonu gibi grip mevsimlerinde artmakla birlikte endemik olarak mı toplumda bulunacağını ya da HIV virüsünde olduğu gibi toplumda enfeksiyonun sürekli bir şekilde mi yer alacağını gösterecektir.

Diğer taraftan, pandeminin başlangıcından beri aldığımız birçok önlem sayesinde, solunum yoluyla bulaşan diğer virüsler de oldukça azalmıştı. Geçen yıldan itibaren önlemlerin azalması ve bu yıl da tamamen kaldırılmasından dolayı, aslında bu virüslerin bu yıl biraz daha şiddetli biçimde yeniden ortaya çıkmasını ön görüyoruz. Grip açısından bakarsak, Güney yarım kürede özellikle Avustralya’da, bir patlama yaşandı ve onlar sezonun sonuna gelmiş durumdalar.

Özetle COVID-19 hastalığına sebep olan SARS‑CoV‑2 virüsü hep aramızda olacak. Bir gün elbette diğer virüsler gibi endemik bir profil sergileyecek. Oraya gelmemiz belki seneler sürecek. Ancak önemli olan yaşadığımız bölgeye ve kendi risk toleransınıza göre mantıklı tedbirlere devam etmemiz.

✎ Şeyma Celina Suroy

© PRIZMA MEDIUM