Cesur Filmlerin Festivali

Eski edisyonlarındaki mottolarında güncel ve evrensel temalara değindiğini bildiğimiz Doku Fest’in bu seneki mottosu: Yapay Zeka. Doku Fest’in 22’nci edisyonunu konuşmak için festivalin kısa film programcısı Samir Karahoda ile buluştuk.

I AM AI AM I

Bu sene I AM AI AM I mottosu ile yapay zekayı konsept olarak belirleyen 22. Dokufest Uluslararası Kısa Film ve Belgesel Festivali 104 yarışma filmi ve yüzün üzerinde özel gösterime yer veriyor. Panel, Dokunights müzik programı, çocuklara yönelik atölyelerin de yer aldığı Dokufest, 4-12 Ağustos tarihleri arasında düzenlenecek.

Hacı Ömer’in Devrimci Şiirleri Üzerine

Sezgin Boynik ve Tevfik Rada’nın editörlüğünü yaptığı ve Pykë-Presje’nin yayınladığı Hacı Ömer Lütfü Paçariz: Devrimci Şiirler kitabı çıkar çıkmaz, Tevfik’le buluşup bir röportaj sözü almıştım. Buluşmamızda Tevfik de röportaj öncesi okumak istediğim kitabı bana hediye etmişti. Ancak araya kitabın Priştine’de tanıtımı, İstanbul’da tanıtımı ve onların hazırlıkları vesaire girince röportaj kısa bir süre gecikti. Neyse ki ikimiz de ortak müsait bir zamanı bulup kitap üzerine konuştuk.

Žilnik: Yeni Dinamiklerle Bölgesel Dayanışmamızı Güçlendirebiliriz

Želimir Žilnik ile ilk kez 2016 yılında Ankara Film Festivalinde tanışmıştım. 1 Mayıs gününde işçi haklarından başlayıp kendisinin film deneyimi üzerine bir konuşma gerçekleştirmiştik. İki sene sonra Belgrat’ta buluşmuş ve Lumbardhi Vakfı olarak filmlerinden oluşan bir retrospektif yapmak istediğimizi belirtmiştik. Görüşmemizin ilk 10 saniyesinde “Tamam yaparız” dedikten sonra her zamanki enerjisi ile bize güncel konulardan bahsetmeye başlamış, muhalif öğrencilerle tanıştırmıştı. Böylece, Belgrat Üniversitesi'nin merkez kantininde Žilnik, muhalif öğrenciler ve biz, bir kaç Kosovalı hararetli bir sohbetin ortasında bulmuştuk kendimizi. Žilnik’in ortamı dönüştürücü enerjisi, bu kez Belgrad Üniversitesi'nin kantinine yansımıştı.

Bir Tiyatro Duayeni: Zekir Sipahi

Prizren Türk Tiyatrosu, 1950’lerden itibaren çeşitli oyunlarla kendinden söz ettirmiştir. Sürekliliğin ve kurumsallaşmanın eksikliği çeşitli zorluklar ortaya çıkarsa da tiyatroya olan ilgi bir şekilde sürekliliği sağlamıştır. İkinci Dünya Savaşı’ndan önce başlayan sahnelemeler 1970’lerin sonuna kadar sanatsever kişilerin ve Doğru Yol KGSD ile Şehir Tiyatroları bünyesinde yürütülmüştür. 1978’den itibaren süreklilik kazanan ve kurumsallaşma yolunda önemli adımlar atmaya başlayan Türkçe tiyatro 1979’dan itibaren Zekir Sipahi’nin önderliğinde önemli başarılar sağlamıştır.

İmkansızlıklar İmkan Yaratıyor

Art Theater (Sanat Tiyatrosu), Sonay’ın deyimiyle pandeminin o boğucu ve yorucu günlerinde, Türkiye’deki özel tiyatrolardan alınan ilhamla özel bir tiyatro kurma fikri sonucu doğdu. Art Theater yöneticisi Sonay Buş’la, Kosova’daki Türk tiyatrosunun yaşadığı sorunlar ve özel tiyatro üzerine konuştuk.

Sorunlar Basit, Fakat Bir O Kadar Meşakkatli

Kabare Kabare tiyatrosu farklı bir kimlikle, absürt oyunlarla, masalarda yemek yiyen, meşrubatını içen seyircisiyle, oyun sonrası hep birlikte samimi bir ortamda oyuncuların masalara gelip oyun hakkında yorumları sorduğu çok samimi bir kimlikle çıktı karşımıza. Kabare tiyatrosu Rumeli TKSD - Nafiz Gürcüali Türk Tiyatrosu'nun bir devamı. Kemik kadrosunda Kamer Şimşek yönetmen, Ferda Derviş, Gençer Tatar ve Levent Bütüç oyuncu olarak karşımıza çıkıyor. Kabare tiyatrosunun kemik kadrosuyla Prizren’deki Türk tiyatrosu üzerine konuştuk.

Dönüşümün Tanığı: Kino Armata

1999’dan sonra Kosova’da hiçbir şehirde faal olan bir sinema salonu yok iken Priştine’de Vllaznimi sineması ABC adıyla hizmet vermeye başlamıştı. 1999 savaşından sonra Priştine’ye taşınanların sinema salonunda film izleme deneyimleri ABC Sineması ile başlamış sonrasında alışveriş merkezlerinin ücra köşelerine kurulan sinema salonlarında devam etmiştir. Ancak asıl Priştinelilerin film izleme deneyimlerine eğildiğimizde cevaplar genelde aynıdır: Kino Rinia, Vlaznimi, Dom JNA. Bu yazıda bir dönem Yugoslavya Halk Orduevi’nin sinema salonu olarak hizmet veren (Dom JNA), günümüzde ise alternatif kültür ve sosyal diyalog merkezi olarak faaliyet gösteren Kino Armata üzerine bilgileri derlemeye çalışacağım. Bu derlemeyi yaparken Priştine sinemaları üzerine aldığım bir kaç notu da okuyucuyla paylaşmak istiyorum.

Geçmişle Yüzleşmek

Geçiş adaleti sürecinden geçmeden ve geçmişle yüzleşmeden barışçıl bir geleceğe adım atamayız. Geçmişle yüzleşmezsek aynı hatalaırn tekrarlanması muhtemeldir. Bu yüzden geçiş döneminde adalet gereklidir.

Animasyon filmi “Ev”

Flaka Kokolli'nin yönettiği 'Ev' adlı animasyon filmi, evden ayrılmaya çalışan bir kızı anlatıyor - ama nereye gitmeye çalışırsa çalışsın, evi onu takip ediyor. Evden ne kadar çok uzaklaşırsa, taşıdığı evin yükü de o kadar artıyor. Kız, evden uzaklaşamayacağını anladığında , onunla yüzleşmek için geri dönüyor. Bu yüzleşme süreci, ağırlığıyla göğsüne çöken evi keşfetmesini sağlıyor. Böylece onunla ev arasında bir iç çatışma başlıyor.

Kurgusal Olmayan Filmlerin Gücü

Başka bir deyişle belgesellerin gücü. Belgeseller, kurgusal olmayan bir gerçeği aktarmaya çalışır. Ama her türden gerçekler, yeniden kurgulanarak anlatılır. Belgeselin gücü yaşanmış olan hakikatin deneyimlenmesinden gelir.

Onarım ve Direniş Manzaraları

Manifesta 14 Priştine, özel bir programın gösterimi için DokuFest'in 21. edisyonunun partneri. Manifesta 14 Priştine’nin yaratıcı aracısı Catherine Nichols'ın küratörlüğünü yaptığı Landscapes of Repair and Resistance (Onarım ve Direniş Manzaraları), Avrupa Göçebe Bienali'nde üç katılımcıya ev sahipliği yapıyor. Program, tamamı peyzaj teması üzerine olan, bunu da direniş, iyileşme, iyileştirme ve onarımın tarihsel ve çağdaş anlatılarıyla iç içe geçiren üç performans ve bir tartışmayı içeriyor