✎ Esin Muzbeg

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı böyle bir toz bulutu yarattı. Cımbızla aranan gerçeklere ulaşmak zorlaştıkça, medya içeriklerinde, önyargılara, yanılsamalara, sahte haberlere daha fazla rastlanır oldu. Çok genel anlamda yalın bir gerçeği arıyor isek, o zaten ortada: Rusya müdahalesi, bugüne kadar inşa edilen uluslararası düzene ve uluslararası hukuka aykırıdır. Hiçbir gerekçe, böyle bir savaşı haklı gösteremez. Hiçbir savaşın, böyle bir gerekçesi olamaz. Ancak bu savaş Avrupa’da oluyor diye, dünyanın başka bölgelerindeki savaşlar da hafife alınamaz. 

Ukrayna savaşına ilişkin medya gerçekleri konusunda kısa zamanda o kadar bol malzeme oluştu ki, dünya düzeninin temel krizlerine ilişkin konularda iletişim bilimcilerine malzeme çıktı. Gazetecilik etiğinden tutup da ırkçılığa ve ayrımcılığa kadar her konu incelenmeye muhtaç. Batı dünyası haklı olarak Ukrayna yanlısı bir tavır aldı. Kosova ona paralellik izledi. Ancak kocaman bir toz bulutu halen devam ediyor.  Bu toz bulutuna bariz bir propaganda da karışıyor. Gerçeği gizleyen her şey, yukarıda dile getirdiğimiz yalın gerçeğe de zarar verir. 

Mülteci kıyaslaması (senin mültecin kötü, benim mültecim iyi) söylemi ırkçı bir söylemdir ve Ukrayna meselesine fayda sağlamaz. Cephedeki sahte başarı haberleri, siyasi ve askeri propaganda stratejisi olarak kullanılsa bile ne gerçeğe katkısı vardır ne de nihai bir zafere.  Paraşütle asker indirme, çocukların askerleri sevinçle selamlaması, savaşın ikonu haline gelen yaralı kadın fotoğrafı, SİHA ile bombalama anı eğer gerçek değilse haklı bir davaya hizmet etmez. Rusya tarafındaki sahte hesaplar ve birçok online medya kuruluşu yüzü bandajlı kadının bir ‘kriz aktörü’ olduğunu iddia etti. Ukraynalı kadın bu savaşta yaralanmıştı ve gerçekti. Sadece sahte hesaplar değil, teyit edilmiş hesaplar da savaş zamanlarında teyit edilmemiş içerikler veya yanıltıcı paylaşımlarda bulunabiliyor. Örneğin Ukrayna Savunma Bakanlığı düşürülen Rus uçağına ilişkin görüntülerde bir bilgisayar oyunundan görüntü paylaştı. Artan manipülasyonlara, yanıltıcı bilgilere ve sahte haberlere karşı teyit çalışmaları da arttı. Ancak buna rağmen medya üzerinden çok fazla yanıltıcı içerikler yayılmaya devam ediyor. Bu konuda BBC’nin yaptığı derleme sınırlı olmakla birlikte kayda değer bir çalışma.

Kaynak: BBC

Medya her zaman doğru haber vermeli; tarafsız ve nesnel olmalıdır. Bu en temel gazetecilik ilkelerinden biridir; bu bir gazetecilik etiği ve ahlakı meselesidir.  Daha fazla reyting alma, daha fazla beğeni toplama, daha fazla takipçi devşirme, daha fazla görünür olma, daha fazla tıklanma, her medya ve her mecra için (bugün bireyler de mecra olabiliyor) bir hedef olsa dahi, bu temel gazetecilik ilkelerine aykırı bir şekilde olmamalıdır. Zafere (başarıya) giden her yol mubahtır görüşü, en hafif ifadeyle ahlaksızlıktır. Bu yaklaşıma sahip olanların ahlaksızlıkları kendine kalabilir ama bu durum topluma yapısal olarak sirayet ettiği zaman faşizme kadar götürür. Bunun sonucu da herkes için çok yıkıcıdır. 

Amma gel gör ki, bazı medya kuruluşları, bazı gazeteciler, savaş meydanlarından haber paylaşanlar ve yurttaş gazeteciliği örneğini gösteren bireyler, siyasi veya mevki sahibi kişiler, sanatçılar ve ‘influencerler’ bu temel ilkeyi bilerek veya bilmeyerek ihlal ediyor olabilirler. Böyle durumlarda bile kurumsal olarak medyanın tamamı manipülatif olarak addedilemez. Çünkü bu sayılanlara rağmen mesleğin doğasında işleyen bir etik duruş ve güçlü bir mücadele vardır. 

Toplum asgari müştereklerde bir araya gelmiş kocaman bir kitledir. Siyasi kutuplaşma dönemlerinde toplumun asgari müştereklerini koruması zorlaşır. Savaş dönemlerinde ise neredeyse imkansız hale gelir. Çünkü savaş kutuplaşmanın ötesine geçip herkesi saf tutmaya zorlar. Gazetecilerin zaten zor olan işi burada daha da zorlaşır. Bir tanka iliştirilmiş olarak yapılan gazetecilik elbette ki taraflı olacaktır. Savaşın ortasında tarafsız olarak durmak ise gazeteciyi hedef haline getirir.  Savaşta hedef olup, vurulmamayı başarmak kadar zordur gazetecilik işi. 

Sonuç olarak manipülatif içerikler, kurumlar, medya profesyonelleri, propaganda araçları veya yurttaşlar tarafından bilinerek veya bilinmeyerek paylaşılıyor olabilir. Buradaki en büyük sorumluluk elbette ki bu sahte içeriği yayanlardadır. Ancak içeriğin bir de okunma boyutu vardır. Burada da okuyucuya düşen görev, her içeriği eleştirel bir okuma süzgecinden geçirmektir. Bu süzgece kısaca medya okuryazarlığı diyoruz. Her yurttaşın sahip olması gereken bir beceridir bu.

© PRIZMA MEDIUM