Bu makalede, sadece hukuki bir statü olarak vatandaşlığın kazanılmasıyla menşeini bulan hakların değil aynı zamanda toplumsal süreçlerde seferber olan bireylerin ve grupların kendi haklarını ortaya koyması, genişletmesi ve yeniden eklemlenmesi hususlarını Kosova’da kadın hakları ve azınlık kadınlarının hakları çerçevesinde ivedilikle ele almalıyım. Ne yazık ki, (en iyi anayasaya sahip) Kosova’da, bu alan, Kosova toplumunda genel olarak söylendiği gibi ve hatta genel olarak kadınlar için daha da fazla olduğu gibi, hala en iyi durum olarak düzenlenmemiştir.

Bilinçli okuyucular için aşağıda, kadınlar ve Roman, Aşkali, Mısırlı topluluklarından olan kadınlar iki kavram olarak ayrılacaktır. Bütün bunlar, yalnızca toplumsal olguları ve topluluklardaki kadınların başına gelen alt ayrımcılığı açıklama işlevini görmektedir.  Ve kategorileştirme bahanesiyle ırksal ve ayrımcı bir amaç gütmez.

“Kentte” ve dolayısıyla da devlette “hak”… Şehirler, vatandaşlar için sadece fiziksel bir mekan olarak değil, aynı zamanda kendi haklarının gelişim süreçleri olarak değiştirme hakkına sahip olmaları gerektiği yerlerdir.  Ve günlük hayatımızda özel bir öneme sahip olan yeni vatandaşlık türlerinin üretilmesinde şehirlerin önemli bir rol oynayabileceği gerçeği de vardır. 

Ancak, tüm bunlar, Kosova’da yalnızca yazılı, yasal ve siyasi eylemler yoluyla yararlandığımız hakları uygulama konusunda toplulukların kadınları için olağanüstü bir meydan okuma ve neredeyse ütopyadır. Bir yandan Prizren, çeşitliliğin farklı anlamlarında kültür, bir arada yaşama ve hoşgörüye sahip şehirlerden biri olarak adeta borazanlaştırılıyor. Öte yandan, Kosova toplumu için ulusal öneme sahip bir şehir olarak Obiliq, haklarının iddiasını, genişlemesini ve yeniden eklemlenmesini anlama eğilimi olarak kadınların topluluklardaki temsili için kısa karşılaştırmalı örnekler olacaktır. Kısacası, Prizren’de kamu hizmetinde çalışan toplam çalışan sayısının %33’ü kadınken, belediye yönetiminde yönetici pozisyonlarının sadece %24’ü kadınlar tarafından tutuluyor. Oysa Obiliq’te kamu hizmetinde çalışan toplam çalışanların sadece 49’u kadındır. Cinsiyet Eşitliği Yasası tarafından sağlanan %50 eşiğinin altında. Bu belediyelerin hiçbiri belediye gibi temel kurumlarda kadın ve topluluk kadınlarının istihdamı konusunda örnek oluşturulabilecek aşamada değildir. Yasaların ve kanunların böyle bir şeyi zorunlu kılmasına rağmen “Resmi olarak” topluluklardan bir kadın bile bu mekanizmada istihdam edilmeye uygun değildir. Böyle bir kişi çalışıyorsa bile, “en iyi” durumda, belirli bir programdan bir stajyer veya fiziksel alanların bakım görevlisidir. İşte, belediye topluluk kadınlarına ancak bu kadar açıktır.  Ve yaşam kalitesini etkileyen tüm kurucu unsurlarda şehir ve devlet inşa etme süreçlerinde tüm sosyal grupların gerçek kapsayıcılığı için örnek bir kurum olarak değildir. Roman, Aşkali ve Mısırlılar pratikte Kosova’da en fazla ayrımcılığa uğrayan gruplardır ve özellikle Roman, Mısırlı ve Aşkali kadın ve kız çocukları en çok baskı gören ve en alt düzeyde ayrımcılığa uğrayan kadın ve kız çocuklarıdır. Bunun birinci sebebi onların Roman, Aşkali ve Mısırlı olmaları; ikincisi ise kadın veya kız çocuğu olmalarından kaynaklanmaktadır. Çünkü onlar, önyargılar ve ırkçılık biçimlerinin iç içe geçmiş iddialarına maruz kalmakta olan bir topluluğun kadınları ve kızlarıdır ve onların varlıklarını tanımlamada bunlar ileri sürülmektedir. Sonuç olarak, onlara normal bir yaşam için esas olan istihdam gibi haklardan yararlanma ehliyeti veya bu hakkın kullanımı tanınmamaktadır. Bugün dünyanın her yerinde, ayrımcılığın ve ırkçılığın olmadığı bir yaşamı geliştirmek için kavramlar, bilgi üretim-geliştirme ve uygulamalar geliştirilmiştir ve bu topluluklar, çağdaş zamanda hala aydın zihinlerin bu ürünlerinden yararlanamamaktadırlar. Toplumumuzda kadının değerinin tanınması, Kosova toplumunun beraberce güçlendirilmesi için kişiler arası bir ilişki olarak henüz içselleştirilememiştir.

Yüzyıllar boyunca, bu topluluklar, başlangıçta kendileri için hala yeterince açıklığa kavuşturulmamış bir döngü içinde yaşadılar, “ayrımcılığa uğradıkları için yoksullar veya yoksul oldukları için ayrımcılığa uğruyorlar”. Ve bu fakir insanlar işsiz olmaktan çok fakir görünüyorlar. Çünkü genel algı o şekilde bir “yaşam tarzları” olduğunu öne sürüyor.  Çeşitli insan haklarının duyarlı çabalarına rağmen bu toplumdaki hiç kimse, Roman, Aşkali ve Mısırlıların ortalama yaşam süresi beklentisinden veya ortalama yaşam süresinin ne olduğunu nazarı dikkate almaz. Bu süre, kadınlar için 70, erkekler için 74 yıl olan diğer vatandaşlara kıyasla bu topluluklarda yaşam süresi kadınlarda ortalama 50, erkeklerde 55 yıldır. Yani yaklaşık 15 yıl daha az. İnsanları yoksul, işsiz ve umutsuz bırakan tüm bu yıkım, rutinimizin ayrılmaz bir parçasıdır, umutsuzluğun büyümesi ve birikmesi nasıl kurumların sorumsuzluğuna bağlıysa, Kosova toplumunda yaşamayı iyileştirmek ve eşit fırsatlara sahip bir yaşamı geliştirmek de yetersiz taahhüdümüze bağlıdır. 

✎ Fatlum Kryezi

Fatlum Kryezi, lisans eğitimini Kosova’da Priştine Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde Sosyal Bilimler alanında tamamlamıştır. Gönüllü ve profesyonel çalışmaları sayesinde, toplumsal eşitlik ve barış taahhüdünün yanı sıra, sosyal içerme ve adalet için köklü bir istek geliştirmiştir. 2014 yılından beri Kosova’da çeşitli STK’lar ile çalışmaktadır. Gelecekteki kariyer hedefi, insan haklarını ve Kosova’daki herkes için eşit haklar ve fırsatlar sunan bir ülkede savunuculuk yapmaktır.
© PRIZMA MEDIUM

“Bu yazı, İsviçre Kalkınma ve İşbirliği Ajansı (SDC), İsveç ve Lüksemburg Büyük Dükalığı Hükümeti tarafından ortaklaşa finanse edilen Kosova Sivil Toplum Vakfı (KCSF) programı ‘EJA Kosova’ tarafından desteklenmektedir.”