Fotoğraf: Suer Celina

Enis Tabak, 1999 yılından bu yana aralıksız gazetecilik yapmakta. Gazeteciliğe ‘Yeni Dönem’ gazetesinde başlayan Tabak, daha sonra Türkiye merkezli birçok haber ajansı ve Kosova Radyo, Televizyonu’yla (RTK) çalıştı. Tabak’la, Kosova Türk basını, Prizren’de gazetecilik ve sorunlar üzerine konuştuk.

Prizren’de gazetecilik yapmanın zorlukları nedir? 

Ülke gündemi Priştine’de takip ediliyor. Prizren’de ise lokal meseleleri takip ediyoruz. Ancak Kosova Türk toplumu perspektifinden bakarsak, Türk nüfusunun yoğunlukla yaşadığı yer bu bölge. Kültürel faaliyetlerin, derneklerin çoğu burada. Siyasi partilerin Genel Merkezleri burada. Dolayısıyla Prizren, Türkçe basın için önemli bir bölge. 

Gazetecilik yapmanın zorlukları tabi ki var. İşin doğasında var biliyorsunuz, herkesi memnun edebilme gibi bir seçenek yok. Ufak bir kasaba ve muhattaplarımızla sürekli iç içe yaşadığımız bir yer. Yaptığın her habere birileri takılır ve olur olmadık her yerde eleştirmek için fırsat bulur. İlk çalıştığım gazetede attığımız ‘Bakanlıktan U Dönüşü’ manşetinden dolayı o dönem parti binasından kovulduğumu hatırlıyorum. Ufak bir kasabada, belli bir topluluk ile ilgili gündemi takip ediyorsun, haber yazıyorsun, dolayısıyla neredeyse her gün aynı insanlarla karşılaşıyorsun. Devamlı bir arada olmak zorunda olduğun insanlar da, elbette ki baskı yapamaz ama her yaptığın haberi eleştirmeye yetecek bir samimiyet kurduklarını düşünürler. Eleştiriye açık değiller. Ve aynı insanlarla uzun yıllar boyunca çalışmak durumundasın. Zira bizde siyasi parti veya dernek olsun, insanlar geldikleri mevkiyi kolay kolay bırakmaya yanaşmazlar. 20 yıl boyunca aynı insanlarla veya aynı çevreyle çalışıyorsun. Bu insanlar da sürekli aynı mevkide olduğu zaman, rahatsız oldukları haberlerin sonrasında pek iyi karşılamıyorlar.  

Diğer yandan eskiden sosyal medya diye birşey yoktu. Dolayısıyla gazeteci haberini gazetede yapardı. Ama bugün herkesin cep telefonu ve en az bir sosyal medya hesabı var. Neredeyse herkes, bilerek veya bilmeyerek yurttaş gazeteciliğe adım atıyor. Bir olay oluyor, cep telefonuyla çekiliyor ve yerel haber kuruluşlarına gönderiliyor. Bir anda o görüntüleri her yerde görmeye başlıyoruz. Farklı alanlarda, farklı insanlar bazen ülkenin gündemini belirlemeye doğru gidiyor. Bu görevi üstlenmiş gibi oluyor. Biz gazeteciler bu süreçte daha dikkatli olmalıyız.

Türkçe Basına bir giriş yaptık, peki Türk basını istenilen bir noktada mı?

Hayır maalesef hiç de istenilen bir konumda değil. Aslında haberler, basılı gazetelere dökülmediği sürece, bu mesleğin tam anlamıyla yapılabileceğini düşünmüyorum. Biliyorsunuz, uzun yıllar ‘Tan’ gazetesi vardı. Bugün o gazetenin sayfalarına baktığımızda, dönemi öğrenebiliyoruz, birçok bilgi almaya devam ediyoruz. Ardında bir arşiv bırakıyor. Sonrasında ‘Yeni Dönem’ var. 300’e yakın sayı bastık. Bu gazetenin sayıları da incelenebilir. Ama dijitale geldiğimizde, ben pek güvenemiyorum. Bir hata olunca silinmesi çok kolay, içeriğin değiştirilmesi mümkün. Bu yüzden en azından haftada bir yayınlanacak, ‘Yeni Dönem’ seviyesinde basılı bir gazetemiz olsaydı, gelecek nesillerin de araştırmaları veya tezlerinde başvurabilecekleri kaynaklar olurdu. 

Üç haber portalı var. Bunlar ellerindeki mevcut imkanlarıyla gündemi yazmaya çalışıyorlar. Mevcut ekonomik durumlarından dolayı dışarıda haber peşinde koşacak muhabirleri yok. Ağırlıklı olarak çeviri haberlerle gündemi okuyucuya sunmaya çalışıyorlar. Yine de hiç yok demektense var diyebilmek daha önemli. Ama ekonomik destek gerekiyor, bununla birlikte onlar da kadrolarını geliştirebilirlerse, sahada muhabirleri olsa, toplumun sesini daha iyi duyabileceğimizi düşünüyorum. Ayrıca bu sitelerin kullandıkları Türkçe diline özen göstermelerini çok isterim.

Başbakanlık tarafından belli bir bütçe ayrılmakta, ne derecede faydalanabildiklerini pek bilmiyorum. Kadrolarını geliştirmek amacıyla, ekonomik kaynaklara daha fazla yoğunlaşmalılar diye düşünüyorum. Bu sayede gelişebileceğini düşünüyorum.

RTK’da ayrılan süre yeterli mi peki?

Ben de geçen seneye yani sözleşmem iptal edilene kadar, 14 sene parça başı biçiminde RTK Türkçe haber servisinde çalıştım. Prizren ve Mamuşa’daki bütün gelişmeleri takip ettim. 15 dakikalık bir haber bültenimiz ve haftada bir magazin bölümü var. RTK 2’de verilen 1 saatlik bir sürede arkadaşlar çalışmalarını yapıyordu. RTK 4’te yayın var, o da haftada bir. Ama onun da yayın saati değişkenlik gösteriyor. Mesela o gün futbol maçı varsa yayın saati ertelenebiliyor veya Parlamentoda olağanüstü bir durum olduğunda, o yayın tamamen iptal edilebiliyor. Dolayısıyla eksikliklerinden bahsedebiliriz. Hatta bildiğiniz üzere RTK’nın radyosunda da Türkçe yayın var. Ayrı ekipler olmasına rağmen aynı saatte yayına giriyor. Zaten kısıtlı bir süre var, bu sürede televizyona mı bakalım, radyo mu dinleyelim diye sorabilirsiniz. Verilen sürenin de çok az olduğunun altını çizmeliyim. 

RTK’da ana haberde kamera sıkıntısı olduğu için, Başbakan takibi gerektiren haberler, tercüme yapılarak yayına hazırlanır. Ben çalıştığım süre boyunca hem Prizren’de hem de Mamuşa’da neredeyse bütün faaliyetleri sahada takip ettim. Parça başı çalıştığımdan, bir maaş alabilmeyi garantilemek için ayda 20 veya her haber bültenine bir haber yetiştirmek zorundaydım. Bu haberlerde bir röportaj olmaması durumunda parça başı aldığım ücrette de kesintiye gidilirdi. O yüzden benim hiç haber tercümesi yapma gibi bir fırsatım olmadı.   Merkezdeki arkadaşlar da kamera bulabilmeleri durumunda sahaya inebiliyorlar. Ama alanda muhabire ihtiyaç vardır. 

Bu kurumda benim sözleşmeli personel kontratım 14 sene sonra iptal edildi. Bu zaten sözleşmeli personel olarak çalışmak için oldukça uzun bir süre. Ben de bir anda boşlukta kalakaldım. Her gün haber, röportaj, çekim, montaj, seslendirmeyi hazırlayarak yayına hazır halde teslim ediyordum. Ancak mesleğime aşık biriyim ve haber takiplerine devam ettim, Türkiye’den Demirören Haber Ajansı ve Tek Rumeli’ye haber geçtim. Televizyon kanallarına değerlendirmeler yaptım, buradaki yerel basın için de haber ürettim. Aslında gazeteciliğin bir yerinde sanırım bir delilik var. Bazı yerlere hiç gelir elde etmeden yıllarca haber bile üretmişliğim vardır. 

Yıllardır sahada birçok haber takip ettiniz, birçok röportaj yaptınız. Sizin gördüğünüz ve yaşanmakta olan en önde gelen sorun nedir? 

Türkçe basını sosyal medya üzerinden devam ettiremeyeceğimizin farkına varmamız lazım.
Biz gazeteciler geleceği de hesaba katarak hareket etmeliyiz. İleride araştırmalara, tez çalışmalarına kaynak gösterilebilecek işler bırakmak durumundayız. Daha önce de dediğim gibi baskı çok önemli. Gelecek için bunu arşivlemeyi düşünebiliriz. 

Gelelim diğerinde. Bence eğitim en acil el atmamız gereken mesele. Eğitimin kalitesinin artırılaması lazım. Kaliteli kadrolar var, onların eksikliklerinin ve önlerindeki bariyerlerin kaldırılması lazım. İstihdam ve kültür de önemli ama eğitime öncelik verilmeli diye düşünüyorum. Sivil toplum kuruluşlarının ve özellikle siyasilerin bu konulara yoğunlaşması gerektiği kanaatindeyim. Teşvik edici güzel çalışmalar var ancak bunlar yeterli değil, geleceğe yönelik planlamalara ihtiyacımız var. 

© PRIZMA MEDIUM

Röportaj: Suer Celina

“Bu röportaj, İsviçre Kalkınma ve İşbirliği Ajansı (SDC), İsveç ve Lüksemburg Büyük Dükalığı Hükümeti tarafından ortaklaşa finanse edilen Kosova Sivil Toplum Vakfı (KCSF) programı ‘EJA Kosova’ tarafından desteklenmektedir.”