Fotoğraf: Enis Tabak

Milletvekili Enis Kervan ile bir topluluk milletvekilinin gündemini ve toplulukların durumunu görüştük. Kervan, çoğunluk topluluğunun işbirliğine ve desteğine dikkat çekti. Ancak kazanılmış hakların uygulanması için sürekli bir mücadelenin gerekliliğini de vurguladı. Kervan’a göre haklar konusunda her daim mücadeleci olunması lazım; yoksa var olan haklar uygulanamadan görmezden gelinebilir. 

Milletvekili olarak sizlerin gündemine gelen topluluklarla ilgili başlıca konular nelerdir? Meclis’te diğer milletvekillerinden ayrı olarak sizleri daha fazla meşgul eden konular var mıdır? 

Biz Kosova milletvekiliyiz ama çoğunluk olmayan toplulukların da temsilcisi olarak oradayız. Ben de KDTP’den Türk topluluğunu temsilen oradayım. Çoğunluk olan Arnavut topluluğu milletvekillerinden bizi ayıran bazı konular var. İlk başta eğitimle ve kültürle bağlantılı olan bazı konular geliyor. Dillerin kullanımı, kurumlardaki temsiliyet, istihdam gibi konular, biz Parlamento komisyonlarında olalım veya olmayalım ister istemez çaba göstermek zorunda olduğumuz konular arasında yer alıyor.  

Ben topluluklar milletvekillerinin grup başkanıyım. Sekiz milletvekili var grubumuzda. Parlamentonun yapısı gereği her milletvekili parlamentoda bazı komisyonlarda olabilir. Biz Türk milletvekilleri olarak her komisyonda olamayız. Diğer arkadaşlarımız bazı komisyonlarda, biz bazı komisyonlarda görev yapıyoruz. Ama sonuç olarak grubumuzu temsil ediyoruz. 

Yasama grubunda görevli bir milletvekili arkadaşımız var. Meclisin çalışma tüzüğü değişikliği vardı. Şüphesiz ki birbirimize güveniyoruz ama tahmin de edebiliyordum böyle konuların çıkabileceğini… Diller konusundaki düzenlemeleri iyi takip ettin mi dedim. Sıkıntı olmaz diye söyledi. Ama çalışma tüzüğü son taslak haline gelince bir baktım dil konusunda Türkçe’nin kullanımıyla ilgili tüzükte var olan haklarımızı kısıtlamışlar. Evrakların tercümesi, belli konularda Türkçe konuşmamız gibi konular kaldırılmış, o madde değiştirilmiş. Ben grup başkanı olduğum için tüm milletvekilleriyle komisyonları takip ediyorum çünkü onlar bazen bizim kadar hassas olamıyorlar özellikle dillerin kullanımı konusunda…  Anayasa ve özellikle Diller Yasası merkezi kurumlarda dillerin kullanımını garanti altına almış ama mesela çalışma tüzüğü yenilenirken konuyu yakından takip etmeseydik, dilimizin kullanımı daha az kapsamlı olacaktı. Çalışma tüzüğü 80 oyla geçti, böyle bir durumda bir daha Meclis’te değişiklik yapmak için 80 oyu toplayamazdık. 

Bu konularda çok daha dikkatli olmak zorundayız. Çünkü bazen kasıtlı olan şeyler de yok. Arnavutça ve Sırpça Kosova genelinde resmi dil olduğu için tüm düzenlemeler o kalıplar üzerinden gidiyor. Bizleri etkileyebilecek olan hassas konularda alt maddeler göz ardı edilip buralara kadar gelinebiliyor. 

Dil konusundaki hassasiyetler söz konusu olunca, eğitimde kullanılan ders kitaplarında da sorunlar yaşanmıştı. Bu gelişmelerden biraz bahseder misiniz? 

Ders kitapları konusunda her zaman çeşitli sorunlar yaşıyoruz. Milletvekili olarak çeşitli mecralarda sesimizi dile getirebiliyoruz. Mesela ben Eğitim Komisyonunda Başkan yardımcılığı da yapıyorum. Bu toplantılara bazen bakan düzeyinde de katılım oluyor. Ama bunun haricinde Mecliste sesimizi dile getirebileceğimiz farklı mekanizmalar da var. Fakat Parlamentoda asıl işler komisyonlarda biter. Dolayısıyla bizler de dil ve kitaplar konusunda daha fazla hassasiyet gösteriyoruz. Kitaplarımızda gerçekten eksikler vardı. Yanlışlar ve hatalar da vardı. Dürüst olmak gerekirse Eğitim Bakanımız ile ilk başta pek kolay anlaşamıyorduk. Ama zamanla çeşitli diğer konularda da Kosova’da eğitimle ilgili vermiş olduğum çaba ve gayretler sonucu bu enerjiyi yakaladık. Bugün ne yapılması gerekiyorsa, Eğitim Bakanının yapmaya hazır olduğunu söyleyebilirim. İlk baştaki eleştirilerim ve uyarılarım işbirliğine dönüşmeye başladı.   

Böylece ders kitaplarımız yayınlanmaya başladı. Ama hatalı basılan kitaplarımız da vardı. Ancak Eğitim Bakan Yardımcılığı yaptığım dönemden itibaren biliyorum. Sadece, kitaplarımız hatalı ve yanlış diyerek bir çözüm üretilmez. Yasa gereği öğretmenin, kitabı belirleyerek, sayfasını belirleyerek Eğitim Bakanlığına itirazda bulunması lazım. Biz de bugüne kadar yıllardır dile getirilen bu hataları geçen yılın sonunda 2-3 Priştineli öğretmenimizin yazılı itirazıyla gündeme getirmeyi başardık.  Böylece hatalı ders kitaplarının düzeltilmesine başlanacak.  

Sıkça dile gelen konulardan bir tanesi etnik topluluklara gerek istihdam gerekse üniversitelerde ayrılan yerlerin, çoğunluk topluluğu tarafından kötüye kullanıldığı yönünde… Bu konudaki görüşleriniz neler? 

Evet, üniversitelerde kayıtlar konusunda bir sürü eksiklik vardı. Var olan haklarımız çiğnendi. Türk olmayanlar, kendini Türk olarak beyan edip özellikle tıp fakültesinde bize ayrılan kontenjanları ele geçirdiler. Bunun itirazlarını hem parlamentoda dile getirdik hem de topluluklardan sorumlu başbakan yardımcısıyla ve yerel yönetimler bakanıyla ortak bir toplantı yaptık. Bu girişimler netice verdi ve müfettişler devreye girdi araştırma soruşturma hala devam ediyor. 

Bunun kalıcı olarak düzelmesi için mevzuatta değişikliklerin yapılması lazım. Önümüze farklı konuları düzenleyen 6 – 7 yasa sürdüler. Bunu ileride yapabilirsiniz dediler. Bu sorunları çok yaşadık ama hiçbir zaman pes etmedik. Bizler elimizden gelenin maksimumunu yapmaya çalışıyoruz. 

Kosova Anayasası ve topluluk haklarını düzenleyen mevzuat, geniş bir çerçevede hakları düzenlemiş durumda… Ama iş uygulamaya gelince pratikte bazı sorunlar yaşanıyor. Bu süreci geçici olarak mı görüyorsunuz, yoksa devamlı olarak toplulukların kazanılmış haklarının uygulanabilmesi için mücadeleci olması mı gerekecek? 

Bizler temsilciler olarak görevlerimizi yerine getirmemiz lazım.  Şahsım ve partimiz adına vatandaşlarımızdan oy talebinde bulunduğumuz zaman, en başta var olan haklarımızı koruyacağımızı ve çeşitli alanlarda elimizden geleni yapmaya çalışacağımızı dile getirerek oy istiyoruz. Tabi ki bağımsızlıktan bu yana yıllar geçmiş ve biz çalışmalarımızı sadece dil odaklı yürütemeyiz. Bizim ekonomi alanında da bir şeyler yapmamız lazım. Ama öyle bazı konular var ki bizzat başında durmam gerektiğini hissediyorum. Çünkü dil konusunda çok hassas davranmamız lazım. Örneğin Prizren Devlet Hastanesi için bir başvuruda bulundum. Tabelalarda, girişlerde, hiçbir yerde Türkçe yok. Bu çok üzücü. 

Vardı daha önce!

Evet vardı. Prizren’de Türkçe resmi dil olduğu için yasa gereği merkezi kurumlarda da ki Prizren Hastanesi merkezi kurumdur, ama Türkçe de olması gerekir. Şimdi bu gibi durumların kasıtlı yapıldığını diyemem. Şablon alınıyor, Kosova genelinde dağılım yapılıyor ve resmi dillerde Arnavutça ile Sırpça’ya dikkat ediliyor. Çoğu zaman orda Boşnakça, burada Türkçe resmi dildir diye unutuluyor. Onlar unutabilir ama biz unutmamalıyız. Mücadelemizi gerçekleştirmeliyiz. O yüzden bu sistem oturuncaya kadar biz mücadelemizi vermek zorundayız. 

Bildiğiniz üzere yasal düzenleme olarak topluluklara en az %10’luk bir yer ayrılıyor. Yeni yasa taslağında  toplulukların temsiliyeti %10’dur diye geçiştirilmiş. Ama detaylarına baktığımız zaman eski yasayla yeni taslak arasında ince farklar vardı. Ama bizim için bunlar çok önemli. Eski yasa %10’luk temsilin tüm kategorilerde olması lazım der. Diğerinde ise en az %10’dan bahsediyor ama kısıtlamış bir durumda. Şu anki modelde biz müdür, daire başkanı, yönetici ve saire sıfatlara erişemeyiz. Çünkü  çalışanlar 5 kategoriye ayrılmış ve biz sadece işçi kategorisi ile kısıtlandırılmış idik.  Eğer detaylara inmeseydim yasa öyle geçecekti ve çok büyük bir hakkımız elimizden gidecekti.  

Bunun sonrasında şöyle bir soru akla geliyor. Peki biz var olan yasayla kaç müdür, kaç istasyon şefi ve saire gibi yönetici pozisyonlarda yer aldık. Anayasanın 61. Maddesi şunu öngörüyor: Toplulukların yaşadığı bölgelerde, hastane ve polis merkezlerinde yöneticiler topluluklardan olmalıdır. Bunların çoğunda bizi tatmin edecek bir yüzdelik yok. 

Demek istediğim şu, biz elimiz kolumuz bağlı, yasalar var uygulanmasını başkalarından bekleyelim diye olmuyor. Var olan haklarımız bile şu an yürürlükte değil. 23 Nisan Kosova Türkleri Milli Bayramı vesilesiyle FSK’yı yani askeri ziyaret ettik. Sağ olsun Bakanımız orada Türk kökenli askerlerle bir arada olalım diye bir jest yaptı. 40 kadar asker vardı oraya alınmış olan, bir 30 kadar da o gün kışlada yokmuş. Ben Türkçe konuşmak istedim, Türkçe konuşsunlar istedim. 4-5 kişi sadece Türkçe konuştu. Bu istihdam konularındaki kontenjanların kullanımını daha fazla dile getirmemiz lazım. 

Sizin dile getirdiğiniz konunun cevabı: Biz işimizi yapmak zorundayız! Bugün yasa tam olarak yürürlükte olmasa bile muhakkak yarın olacaktır. Ama biz o yasal zemini yaratmadığımız takdirde maalesef ileride sorunlar da olabilir. Anayasamız var, topluluklar yasası var, buralarda düzenlenmiş bazı haklarımız var ama diğer yasalar, onları göz ardı edip değişiklikler yapabiliyor. Mesela bizim topluluklar yasası bizi koruyor diye diğer yasalara bakmayalım diyemeyiz. Çünkü yasal düzenlemeler arasında da birbiriyle çelişen durumlar var. O yüzden her yasaya dikkatlice bakmamız ve haklarımızı savunmamız lazım. 

Çoğunluk topluluğunun yaklaşımını nasıl görüyorsunuz? Bu konularda işbirliği ve diyaloğun yolu açık mı? 

Genel olarak destek var ama bu desteği aramak lazım. Mesela desteklerle ilgili konulardaki paylaşımları hükümet Arnavutça ve Sırpça yapıyor. Ama bir milletvekili olarak ben Türkçe talep ettiğim zaman ona da destek oluyorlar. Bu hükümet için konuşuyorum bugüne kadar ne talep ettiysek çoğunlukla gerçekleşti. Ama tabi detayları bilmiyorlar. O yüzden bizler üşenmeden talep etmek zorundayız. 

Hep birlikte bu çalışmaları yürütüyoruz. Bu çalışmalarda Arnavut kardeşlerimizin de, iktidar ortaklarının da muhalefetin de çoğu zaman desteklerini almıyor değiliz. Bunun da altını çizmek lazım. Onların destekleri olmadan bazı şeyler olmaz. Ama aradıktan sonra, bizler haklarımızı savunup arkasında durduktan sonra elbette ki onlardan da karşılığını almış oluyoruz. 

Şunu da vurgulayarak bitirmek istiyorum. Bu hükümette işbirliğinde benim hoşuma giden ne? İlk defa bir başbakan kalkıp her yerde Kosova’da sadece Sırplar değil, Türkler var, Boşnaklar var dedi. Yani “diğer topluluklar” değil de bizleri topluluklar nezdinde eşitleyen bir hükümet oldu.  Yani düne kadar Arnavutlar vardı, Sırplar vardı ve diğer topluluklar vardı. Ama bu hükümet Arnavutlar ve Sırpların yanı sıra Türkler de Boşnaklar da var diyor. Onlar bir üçüncü kategori değil. Benim hoşuma giden bu. 

Röportaj: Esin Muzbeg

© PRIZMA MEDIUM

“Bu röportaj, İsviçre Kalkınma ve İşbirliği Ajansı (SDC), İsveç ve Lüksemburg Büyük Dükalığı Hükümeti tarafından ortaklaşa finanse edilen Kosova Sivil Toplum Vakfı (KCSF) programı ‘EJA Kosova’ tarafından desteklenmektedir.”