Fotoğraf: Prizma Medium

Yenilikçi Türk Hareket Partisi Genel Başkanı ve Prizren Belediyesi Topluluklar Komisyonu Başkanı Ertan Simitçi ile Türk toplumu ve çoğunlukta olmayan toplulukların ortak sorunları üzerine konuştuk. 

Sayın Simitçi, Türk toplumunun aciliyetle çözülmesi önem arzeden sorunları nedir? Bunların başında ne geliyor?

Kamuda temsiliyet. Bununla birlikte, istihdam olsun, eğitim olsun, kültür sanat ve sağlık olsun bütün bu alnlarda anayasanın tanıdığı haklar var  ve bu yasalarla sağlanmış haklardır. Ancak en büyük sıkıntımız bence mevcut siyasi partiler ve siyasetçiler olarak yasaların uygulanabilirliği konusunda pek etkin veya verimli olamadığımızı düşünüyorum. Bunu söylerken de son on seneyi kastediyorum. Savaş sonrası ve Cumhuriyetin kurulması dönemlerinde şartlar daha farklıydı. Son on yılda diğer topluluklarla bir kıyaslama yaptığımızda, maalesef Türk toplumunun özellikle kamuda temsiliyet konusunda daha geride olduğunu söyleyebiliiz. 

Tam olarak verimli olamadığınız noktalar neler? 

2014 yılı zor bir süreçti; o zaman milletvekili seçimleri vardı. O dönem Kosova’da yeni bir sayfa açılmaya başlamıştı. Bütün siyasi partiler kadrolarında, yönetimlerinde ve parlamentoda farklı bir strateji izelemeye başlamıştı. Hatta hükümet PDK ve LDK koalisyonuyla sonuçlandı. 


Ardından yine 2017 de erken seçimler oldu. Bence Türk siyasetçileri bu süreci iyi yönetemedi; zira yapılan her koalisyon anlaşmasında biz bir araç olduk. Koalisyonun yapılması için topluluklardan bir Türk partisine ihtiyaç vardı. Orada bir pazarlık süreci oluyordu. Sadece Bakanlıklar düzeyinde danışmanların atanması oluyordu, başka bir üst yetkilinin atanması benim bildiğim kadar olmadı. Kamuoyunun bildiği kadar demem daha doğru olur. Koalisyon anlaşmaları döneminde kamudaki temsiliyetimiz üzerine gerekli çalışmalar yapılmadı. Biz hep eksik kaldık. Daha sonra 6 Ekim 2019 seçimleri sonrasında da kurulan hem Albin Kurti yönetimi, hem de Avdullah Hoti yönetimlerinde eksik kalındı. Tabi orada bir kırılma noktası vardı. Türk toplumu iki milletvekiline sahip olmasına rağmen, 1 milletvekiliyle bir Boşnak Başbakan yardımcısı oldu. Burada aslında yanlış politikaların veya koalisyon anlaşmalarının yapıldığını düşünmekteyim. Biz mevcut başbakan sayın Albin Kurti’yle görüşme yaptığımızda bizim amacımızın pazarlık değil, işbirliği olduğunu söyledik. Çünkü Anayasa’mızın bize tanımış olduğu hakların pazarlıkla değil, yasaları uygulamakla sağlanabileceğini savunduk. 

Örneğin eskiden bildiğiniz üzere Anayasa Mahkemesi üyemiz vardı; Kamu Üst İhale Kurumunda Türk temsilcimiz vardı. Bakanlıklara bağlı birçok kamu kurumunda eskiden temsilcilerimiz çalışıyordu, bugün yok. Bunların yanlış politikaların sonuçları olduğunu düşünüyorum. 

Peki bu temsiliyetle ilgili söyledikleriniz, sadece koalisyon anlaşmaları döneminde çözülecek işler mi?

Bunların bir çoğunluğu hem başbakan, hem de koalisyondaki diğer temsilcilerle yapılması gereken açık görüşmelerdir. Zira burada sadece Türk toplumu mağdur değil, diğer toplulukların da mağduriyeti söz konusudur. Bildiğim kadarıyla Boşnaklar da bu durumdan şikayetçi. Ancak tüm bu konuların Hükümet Koalisyonu’nun kurulma aşamasında şeffaf bir şekilde tartışılması ve görüşülmesi lazım. Zira bir bakan danışmanının yerine, örnek veriyorum Yolsuzluklarla Mücadele Kurumunda bir Türk temsilcinin görev alması çok daha iyidir. 

Şu şekilde sormak istiyorum, sadece koalisyon dönemlerinde bi danışman alınması üzeirnde belki bir anlaşma yapılabilir de, diğer kurumlarda temsiliyet açısından zaten anayasal haklar var. Seçimler dışında bu haklar üzerine bir çalışma yapılamaz mı?

Bunu bir çok olayda gördük. Koalisyon anlaşmaları yapılırken belli bazı kriterler, kırmızı çizgiler oluyor. Halk farklı birşey istiyor, fakat parlamentoya farklı yansıyor. Şöyle düşünmek lazım; koalisyon dönemlerinde eğer taleplerimizi doğru şekilde karşı tarafa sunmazsak, daha sonra bu hakların uygulanması aşamasında belli bazı yasal süreçlerle karşılaşıyoruz. En basit örnek, belediye başkan yardımcılığı konusu gibi. İki defa kamu avukatından olumlu cevap gelmesine rağmen, halen yerel yönetimler bakanlığıyla hiçbir temas kurulamadı. Mecliste gündeme gelmesine rağmen hatta 02.2020 tarihli İdari Talimat hala yürürlükte. Neden, çünkü koalisyon konusunda bir anlaşma var ve orada belli bazı kırmızı çizgiler konulmuş. Eğer zamanında bu konuda masaya getirilseydi bugün farklı olabileceği kanaatindeyim. 

Yani çözülebilecek her şey, koalisyon dönemlerinde çözülür diyorsunuz

Bence öyle. Mesela Kosova Vergi Dairesinde bugün hiçbir Türk temsilcimiz yok. Prizren’de en az bin tane Türk işletmesi sayabiliriz ama vergi dairesinde tek bir Türk temsilcimiz yok. Hiç mi muhasebecimiz, iktisatçımız, işletmecimiz veya hukukçumuz yok? 

Dediğiniz gibi koalisyon anlaşmaları yapıldıktan sonra da yapılabilir ama bence koalisyon anlaşmalarında gündeme gelmesi lazım. Kamuda temsiliyet sorunu koalisyon anlaşmalarının birinci maddesi olarak anlaşmaya konulması gerekir.

Peki burada devlet mekanizmasında mevcut bir sorundan bahsetmek mümkün mü?

Bu alışılmış. Dediğim gibi 2014’ten gelen bir süreç var. Bağımsızlık sürecinden itibaren uluslararası organizasyonların desteği oldu ve devletin bütün mekanizmaları kurulmaya başladı. Yargı olsun, eğitim olsun ve bu dönemde insan gücüne ihtiyaç vardı. O dönemde bütün kadrolar doluydu. Ancak iş akitlerinin süresinin bitmesi ve emeklilik durumları neticesinde, 2014 yılından sonra boş kalan yerlere Türk temsilcileri atanamadı. Orada bir sıkıntı görmekteyiz. 2014 yılında olsun veya sonrasında 2017 ve 2019 yıllarında olsun, eğer bu konu sürekli koalisyon görüşmelerinde ana madde olarak talep edilseydi, tamamamını demiyorum ama sorunlarımızın önemli bir kısmı çözülürdü. 

İstihdam konusuna gelelim. Bu alanda ne gibi sorunlar mevcut?

Önce kamuya değinmek isterim. Yenilikçi Türk Hareket Partisi (YHTP) olarak bu konuyu sürekli gündeme getirmeye çalışıyoruz. Çoğunlukta olmayan topluluklara ayrılan yüzde 10’luk bir kontenjan var ve maalesef bu hak kamudaki iş alımlarında uygulanmıyor. Bu konuda diğer çoğunlukta olmayan topluluklar da şikayetçi. Ancak bizim iddia etmiş olduğumuz bir konu var: Son Başbakanla yapılan ortak bir toplantıda bu yasama dönemi içerisinde tüm kamu kurumlardaki çalışan topluluklara mensup memurların istatistiklerini çıkarılması. Elimizde veri yok. Bu durum bizim iş yapamamıza ve siyaset üretememize engel oluyor. İyi bir durumda mıyız tabi ki hayır. Bazı bakanlıklarda veya devlet kurumlarında Türklerin emekliliğe ayrılma, vefat etme veya görevden ayrılma durumları oldu. Yerine yeni alınmış veya alınacak kişilerin Türk olması konusunda ısrarımız oluyor. Ancak bu ne yazık ki uygulamada hayata geçmedi. 

Uluslararası organizasyonların bazı raporların bu yüzde 10’luk kotada bazı muğlaklıkların varlığından bahsediliyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

O yüzde 10’luk kota genel olarak alınmaktadır. Bu kota içierisnde her topluluğun kendi yüzdesi vardır. Örneğin Prizren Belediyesi’nde yaşayan bütün topluluklara yüzde 10’un paralel olarak bölünmesi lazım. Kanun bu insiyatifi oradaki kurumun yönetimine bırakmış, ancak kanunun uygulanması lazım. Elimizde çok fazla resmi bir bilgi yok. 

Peki bu kotanın içerisinde bir pozitif ayrımcılık hakkında ne düşünüyorsunuz. Mesela adalette bir kişi istihdam edilecek ancak o topluluktan bu konuda kalifiye bir eleman yok bu nasıl düzenlenmeli. Bir pozitif ayrımcılık mı bekliyorsunuz yoksa var olan yasal hakta bir öncelik tanınması mı? 

Dediğim gibi bu kurumun insiyatifine bağlı. Örnek verecek olursak, kurumda ilgili bir müdürlükten bir muhasebeci arkadaşımız ayrıldı; Türk toplumundan bir aday yoksa ilgili topluluklardan başka bir aday atanabilir. Bizim toplumumuzun belki de diğer önemli bir sorunu, kendimizi bu tür süreçlere hazırlayamamak. Eğer insanımız varsa ve işe alınmıyorsa, o zaman hukuka müracat etmek gerekir. Ama o alanda başvuran bir insanımız yoksa doğal olarak oradaki kurum o kotayı doldurmak için o yeri başka bir topluluktan birini atayabilir. O yönetimin tasarrufudur. Ancak bizim için önemli olan, illa da aynı memuriyet değil, yüzde 2’lik bir hakkımız varsa bu temsiliyetin sağlanmasını talep etmektir. Aynı makam veya müdürlük olmayabilir. Bu ihtiyaca bağlıdır. Toplumumuzda Türkiye’den mezun olmuş çok arkadaşımız var. Mimar, mühendis, iktisatçı gibi… belediyede herhangi bir pozisyonda çalışma kapasitesi, gücü, bilgisi, tecrübesi olan çok insanımız var. 

Özel seköre gelecek olursak, özellikle Türk toplumunun büyük bir avantajı var. Türkiye’den çok kaliteli eğitim almış gençler yetişiyor. Ancak buraya döndüklerinde Arnavutça konusunda sıkıntılar yaşıyolar. Bu konuda bizim önermiş olduğumuz nokta şu; hem devletin, hem de özel sektörün ve sivil toplumun bu konuda çalışma yapmasıdır. Derneklerimiz kurslar başlatibilir. Biz siyaset olarak bu işe giremeyiz sadece öneride bulunabiliriz. 

Pandemi sonrası dönemde özel sektör alanında bilişim, teknoloji ve hizmet alanında özellikle bir çok Türk gencimizin yeni şirket kurması ve bu şirketlerin uluslararası alanda iş yapması gurur vericidir. Bunun yanısıra tekstil üretimi, gastronomi ve turizim de gelişti. Eskiden memur olma düşüncesi vardı; artık bilgisayar mühendisi kendi şirketini kurarak katma değer sağlıyor. Bu bence takdir edilmelidir. Bunun diğer önemli bir getirisi ise Prizren Ukshin Hoti Üniversitesi TİK alanında bölümün olması ve burada okuyan arkadaşlara sahip çıkılmasıdır. Bu konuda daha ciddi yatırımlar yapılırsa, önümüzdeki 5 ila 10 yıl içinde çok iyi yerlere gelebilirler. 

Genç arkadaşlarımızın karşılaştığı başka bir sorun ise, Türkiye’de mezun olmuş öğrencilerin Kosova’ya dönmek istememeleri. Bunun da sebebi işsizlik, dil, özgüven vs.  Bu anlamda çözümler üretmek adına mesleki staj dönemleri, Arnavutça ve İngilizce dil kursları, özeli şirketlerde stajyer çalışmak gibi teşvik imkanlarının sunulmasının doğru olacağını düşünmekteyiz.

Eğitime gelelim. Eğitimde gördüğünüz sorunlar var mı? 

Bu konuda gerçekten pek fazla yorum yapmak ve düşüncelerimi ifade etme konusunda biraz tedirginim, zira gerçekten eğitim bizim en hassas temel taşımızdır; bu yüzden eğitime siyasetçilerin müdahalesinin olmaması gerektiği kanaatindeyim. Eğitim maalesef istenilen bir seviyede değil. Kadrolarımız var, çok kaliteli öğretmenlerimiz var. Hatta diğer bütün topluluklarla bir kıyaslama yapmaya kalksak, Türk toplumu elindeli bulundurduğu kadrolarla diğerlerine göre çok daha öndedir. Türkiye’den mezun olan arkadaşlarımız kaliteli bir eğitim alma fırsatını yakaladı. Fakat bazı yerlerde liyakat ikesine dayanmadan öğretmen alımlarının yapıldığını düşünüyorum. Bu yüzden pratikte maalesef belli başlı sıkıntılar yaşanıyor. Kitap konusu ise yeni yeni çözülmeye başladı. Düşüncemiz Kosova’daki Türkçe eğitim ile alakalı, orta ve uzun vadeli bir eylem planının hazırlanması lazım. 

Bunu siyasi bir mesele olarak değil, milli bir mesele olarak görüyorum. Öğrencilerimize tablet gibi ekipmanlar sağlanması gerekli mi evet gerekli, ancak ben bununla sınırlı kalmamamız gerektiğini düşünüyorum. Altyapıyı güçlendirmemiz lazım. Prizren’de ise en büyük sorunlarımızdan biri Arnavutça dersleri. Eğitim Müdürüyle yaptığımız görüşmede özellikle Abdyl Frasheri ve Motrat Qiriazi okullarında Arnavutça dili öğretmenlerinin istenilen bir seviyede olmadığını belirttik. Özellikle Arnavutça öğretmeninin iyi derecede Türkçe bilmesini talep ettik. Bu konuyla ilgilenecekleri yönünde yanıt aldık; kısa bir zaman içerisinde çözüme kavuşmasını bekliyoruz. Aslında olması gereken çözüm Arntavutça dersini bir Türk öğretmenin vermesidir. Çünkü artık kadrolarımız da yetişiyor. Fakat bu konu merkezi düzeyde çözülmesi gerekiyor. Biz mevcut durumda şimdilik Arnavutça öğretmenin iyi derecede Türkçe bilmesini talep ediyoruz. 

Bizim çocuklarımızın Türkçenin yanında, Arnavutça ve İngilizce de öğrenmesi şarttır. Burada siyasi değil, milli bir mücadelenin yapılması lazım. Sivil toplum kuruluşlarından tutun herkesin toplumun bütün birimleri birleşip, eğitim konusunda ortak bir stratejiyle yola çıkılması lazım. Örneğin: 2025 yılına kadar hangi sorunların çözülebileceğini; 2030 yılında nelerin tartışılması gerektiğini konuşmamız lazım. 

Bugün Belediye’de veya diğer kurumlarda Türkçe kullanılıyor belki ama eksiklikler var bu konuda görüşleriniz nelerdir.

Türkçe’nin kullanımı konusunda gerçekten uzun süredir problemler yaşanıyor, benim müdürlüğüm dönemimde de vardı. Birinci problem kadro problemi. Yani çalışan sayısı yetersiz. Şu an bu bölümde iki memur var ve maalesef tüm işlere yetişemiyorlar. İkinci problem ise teknik problem. Hem meclis çalışmaları, hem belediye çalışmaları, 13 müdürlük ve ayrıca Belediye Başkanı’nın ofisi. Orada bir teknik eksiklik var. Biz bu sorunları İdare Müdürü sn. Edin Shehu’ya ilettik. 

Gerçekten böyle bir sorun var, birkaç defa dile getirmemize rağmen onlar bu olayı kabul ediyor, haklısınız diyorlar, ancak uygulamaya gelince pozitif bir çalışma yapılmıyor. Bunun için belki sadece siyasetçiler yetmeyecektir, STÖ’leri de bu konuyu daha fazla gündeme getirerek çözülmesini sağlayabiliriz. 

Hem tercüme konusunda, hem de memuriyet noktasında eksiklikler var. İş alımları süreçlerinde komisyonlarda maalesef Türk memurlara yer verilmiyor. Başvurular Türkçe veya Boşnakça olunca da ilgili komisyon üyesi bu iki dili yeterince bilmediği için belki de doğrudan değerlendirmeye almamaktadır. Ya da açıkçası bazı kesimlerde Türkçe konusu rahatsızlık vermektedir, bazı kamu çalışanlarında hoşgörü kültürü gelişmediği için negatif bir cevapla karşılaşmak mümkün oluyor. Ancak bu gibi durumlarda halkımızın yapması gereken, bu durumu bizlere bildirmesi ve hukuki yollara başvurmasıdır. Tabi somut bir kanıt var ise. Kamu avukatına başvurarak durum düzeltilebilir, hatta ilgili kişiye idari veya cezai yaptırım uygulanabilir. Bundan eminim, böyle somut bir adım atılırsa emin olun bir sonraki süreçte işlemler daha hakkaniyetli olur. Ancak, biz haklarımızı aramak noktasında tedirgin ve sessiz kalıyoruz. 

Bir çok topluluklar birlikte rengarenk bir ülkede, bir şehirde (Prizren) yaşıyoruz. Ancak bütün çoğunlukta olmayan toplulukları biribirine benziyor gibi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz. Topluluklar komisyonunun başındasınız, bu yüzden gördüğünüz sorunları sormak isterim. 

Boşnakların da Arnavutça konusunda aynı sorunları var. Rom ve diğer toplulukların ise, mecliste temsil edilemediklerinden dolayı bir çok itirazları var. Topluluklar Komitesi’nde Prizren’de yaşayan bütün topluluklar temsil edilmektedir. Bizzat ben hepsiyle iyi ilişkiler kurmaya çalışıyorum. Rom, Aşkali ve Mısırlı topluluklarının sivil toplum örgütleri çok iyi çalışıyor. Bizim Türk toplumuna kıyasla çok daha profesyonel çalışıyorlar. Belki de uluslararası kurumlardan daha fazla destek alıyorlar. Ancak kültürel anlamda onlara da yapılan yardımlarının adil ve yeterli olmadığı konusunda itirazları var. Yani birçok ortak noktamız var aslında. Ancak Topluluklar Komitesi olarak adil olma noktasında, biz gereken çalışmalarımızı yapıyoruz.

Her ay bir belediye müdürünü davet edip, o müdürlüğün alanında yaşanan sorunlar, talepler, öneriler tartışlmaktadır. Yıl sonunda da meclise bir rapor sunacağız. Prizren Belediyesi Topluluklar Komitesi olarak ilk kez bütün toplantılarımızı kamuya açık şekilde düzenledik. Bu gelişme hem UNMIK, hem AGİT’in raporlarında yer aldı ve şu an Prizren Belediyesi Topluluklar Komitesi ülkedeki en aktif topluluklar komitesi olarak raporlara girmiş durumdadır. Bizim toplantılarımıza bütün sivil toplum kuruluşları açık davet üzerine katılmaktadır. Yerel medyalar toplantılarımızı yakından takip etmektedir. Bu bizim için güzel birşey. Zira hem müdürlerle doğrudan bir toplantı düzenliyoruz, hem de sorumluluk talep ediyoruz. Umut ediyorum ki eğer önümüzdeki yıl aynı ciddiyetle çalışmaya devam edersek, bütçeden tutun, bütün süreçlerde Topluluklar Komitesi bir adım ileri gidecektir, hatta meclis toplantılarıyla aynı konuma gelebilecektir. Öyle de olması lazım. 

Asıl amacımız, toplumun huzuru, refahı ve güvenliğidir. Öte yandan gençlerimizin, hem kamuda hem de özel sektörde istihdamı konusunda taleplerimiz olmalı. Aksi halde göçe sebep oluyor. Bizim Topluluklar Komitesi olarak yetkimiz, başta Belediye Meclis Başkanı ve ilgili tüm müdürlüklerle yakın temasta olup, halktan gelen talepleri onlara iletmek ve takipçisi olmaktır. Çözüm aşamasında ise ilgili müdürlükler ve Belediye Başkanı sorumlu olacaktır. Bizim almış olduğumuz tavsiye kararlar doğrultusunda ilgili paydaşların adım atması kaçınılmaz olacaktır. Geçen toplantıda İnsan Kaynakları Ofisinin mecliste rapor sunmak istememesi, akabinde 2 sayfalık bir rapor sunmasını biz açıkça eleştirdik. Dediğim gibi bizim uygulayıcı bir rolümüz yok ama tavsiye niteliğinde bir sorumluluğumuz var ve elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Ayrıca önümüzdeki sene Topluluklar ve Geri Dönüş Öfisiyle daha fazla temsasta olup, işbirliği yapmak isteyeceğiz. Bu konuda da AGİT ve UNMİK’ten de destek talep edeceğiz.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

İlginiz ve alakanız için Prizma Medium’a teşekkürlerimi sunuyorum. Gerçekten çok zor bir dönemde büyük bir insiyatif aldınız. Biz siyasetçiler olarak sivil toplum, medya ve diğer paydaşlarla işbirliği içerisinde olmak istiyoruz. Olmalıyız da. Eleştilmesi gereken konularda eleştirilmek istiyoruz. Yeni nesil artık sahadan gelen dedikodularla ilgilenmiyor, gerçekten iş yapmak istiyor.

Röportaj: Suer Celina

© PRIZMA MEDIUM

“Bu yazı, İsviçre Kalkınma ve İşbirliği Ajansı (SDC), İsveç ve Lüksemburg Büyük Dükalığı Hükümeti tarafından ortaklaşa finanse edilen Kosova Sivil Toplum Vakfı (KCSF) programı ‘EJA Kosova’ tarafından desteklenmektedir.”