Varyant Nedir?

Viral mutant, varyant ve suş terimleri sıklıkla birbirinin yerine kullanılsada, aslında farklı anlamlar taşırlar. Bir virüs yayılmak için, bir konakçıyı enfekte etmesi, kendini o konakçı içinde kopyalayabilmesi ve çok sayıda kopyasını üretmesi gerekir. Bir virüs çoğaldığında, her zaman kendisinin tam bir kopyasını üretmeyi başaramaz. Bu nedenle, virüs zamanla genetik yapısı açısından biraz farklılaşmaya başlar. Bu süreç sırasında virüsün genetik dizilimindeki herhangi bir değişiklik mutasyon olarak bilinir ve yeni mutasyonlara sahip virüslere varyantlar denir.
Varyantlar bir veya birden fazla mutasyonla farklılık gösterebilirler. Mutasyonlar nedeniyle oluşan yeni bir varyant, orijinal virüsten farklı işlevsel özelliklere sahip olduğunda ve bir popülasyon oluşturduğunda, bazen virüsün yeni bir türü (suş) olarak anılır. Kısacası, tüm suşlar varyanttır, ancak tüm varyantlar suş değildir.

Varyantlar Orijinal Virüsten Daha Tehlikeli mi?

Tüm virüsler mutasyona uğrar ve evrimleşir. Çoğu mutasyon zararsızdır ve virüsün özelliklerini etkilemez. Ancak bazı mutasyonlar, virüse seçici bir avantaj sağlayarak başka bir kişiye bulaştırma olasılığını ve yeteneğini artırır.

Seçici bir avantaja sahip olan mutasyonlar, daha fazla viral saçılımla (örneğin konuşurken, öksürürken veya hapşırırken çevreye viral partiküllerin salınmasıyla) sonuçlanan veya virüsün vücudun bağışıklık tepkilerinden kaçmasını sağlayan mutasyonlar olabilir.

Yeni oluşan varyantların olası sonuçları şunları içerir:

  • Virüsün bulaşıklığında değişiklik
  • Hastalık şiddetinde farklılık
  • Viral tanı testleri ile tespit edememek
  • Tedavilere karşı azaltılmış duyarlılık
  • Doğal veya aşı kaynaklı bağışıklıktan kaçma yeteneği

Varyantlar Mevcut Tedavileri ve Aşıları Etkiler mi?

Varyantlar, mevcut tedavileri ve aşıları genelde daha etkisiz hale getirme potansiyeline sahiptir. Örneğin gribe neden olan influenza virüsü sıklıkla mutasyona uğrayan bir virüstür. Her grip mevsiminde, dolaşımda olan birkaç farklı influenza varyantı görülmekte ve bu da mevcut grip aşılarının yeni varyantlara karşı etkili olmaları için güncellenmesini gerektirmektedir.

Ayrıca bazı mutasyonlar, virüsün bağışıklık tepkisinin bir parçası olan insan antikorlarına karşı duyarlılığını ve savunmasızlığını azaltabilir ve bu nedenle var olan aşı veya tedaviyi daha az etkili hale getirebilir.

Covid-19 varyantları hakkında endişelenmeli miyiz?

Wuhan’da ilk tanımlandığından beri Covid-19’a neden olan virüs (SARS-CoV-2) birçok mutasyona uğrayarak evrimleşmiştir.

Varyantlar bulaşma yeteneği, semptomlarının ne kadar şiddetli olduğu ve nasıl tedavi edildiklerine bağlı olarak sınıflandırılırlar. Bazı varyantlar diğer varyantlardan daha kolay ve hızlı yayılmakta ve bu durum daha fazla COVID-19 vakasına yol açmaktadır. Vaka sayısındaki artış sağlık sistemine daha fazla yük bindirmekte, daha fazla hastaneye yatışa ve potansiyel olarak daha fazla ölüme yol açmaktadır.

SARS-CoV-2 orjinal virüsünün mutasyona uğrayarak evrimleştiği ve oluşturduğu dört çeşit varyant vardır:

  • Alfa(önceden B.1.1.7 veya 20I/501Y.V1 olarak biliniyordu, ilk kez Birleşik Krallık’ta tanımlandı)

Birçoğu spike proteininde (virüsün vücut hücrelerimize girmek için kullandığı protein) olan birçok mutasyon içerir. Bu varyant, virüsün bulaşma olasılığını arttırması ile bilinmektedir.

  • Beta (önceden B.1.351 veya 501Y.V2 olarak biliniyordu, ilk olarak Güney Afrika’da tanımlandı)

Alfa varyantı ile aynı mutasyonlara sahiptir (artan bulaş). Ayrıca antikorların ona bağlanmasını ve onu yok etmesini zorlaştıran iki mutasyon daha içerir.

  • Gama (eski adıyla P1 olarak bilinir), ilk olarak Japonya’daki bir havaalanında test edilen Brezilya’dan bir grup gezginde tanımlanmıştır)

B.1.351 varyantına benzer mutasyonlar içerir.

  • Delta (önceden B.1.617 olarak biliniyordu, ilk kez Hindistan’da tanımlandı)

Delta varyantı diğer varyantlardan çok daha hızlı ve kolay yayılmakta ve diğer varyantlara göre daha ciddi ve şiddetli vakalara neden olmaktadır. Enfeksyonlar, Delta varyantı ile bile, tam olarak aşılanmış kişilerin yalnızca küçük bir kısmında meydana gelmektedir. Ancak Delta varyantı ile enfekte olan ve tam olarak aşılanmış kişilerin bile sanki aşısızmışçasına virüsü diğer insanlara yayabildikleri yapılan çalışmalarda gösterilmiştir.

Şu ana kadar baktığımızda SARS-CoV-2’de 2000’den fazla mutasyon gerçekleşti. Sadece Delta varyantı soyuna bağlı SARS-CoV-2’de bile yüzlerce mutasyon görülmektedir. Bu durum gösteriyor ki Delta varyantı dendiğinde bile aslında yüzlerce farklı çeşidinden bahsediyoruz. Bu nedenle yeni varyantlar hep olacaktır çünkü viroloji ve evrim böyle çalışmaktadır.

Varyantların Ortaya Çıkmasını Önleyebilir miyiz?

Dolaşımdaki virüs ne kadar fazlaysa, virüsün çoğalma ve mutasyon geçirme fırsatı o kadar artar ve potansiyel olarak endişe verici yeni varyantlar üretir.
Virüsün yayılmasının baskılanması, ortaya çıkan yeni varyantların sayısını azaltacak ve aynı zamanda popülasyonları bir virüsün mevcut varyantlarını yaymaktan koruyacaktır.
Yayılmayı azaltmak için yapılması gerekenler sosyal mesafe, maske gibi halk sağlığı müdahalelerini takip etmek, küresel olarak virüste gerçekleşecek önemli değişimleri izlemek ve sekanslamak için kapasiteyi arttırmak, aşıların ve tedavilerin dünya çapında adil dağılımına önem vermektir.
İnsanların aşı ve tedavilere erişimi yoksa, virüs aktif kalmaya ve yayılmaya devam edecek ve mevcut tedavilerden ve aşılardan kaçan yeni varyantların ortaya çıkma riskini de şüphesiz artıracaktır. 

Delta Varyantı

Küresel salgının başlangıcında yapılan epidemiyolojik modellerin hiçbiri normalleşmeyi 2021’den önce öngörmüyordu. O zaman yapılan modelleme çalışmalarında, daha ortada herhangi bir aşı ve tedavinin olmaması nedeniyle COVID-19’un kalıcı bir solunum hastalığı olması yönünde öngörüler mevcuttu.
2020 yılı boyunca virüsün kısmen yavaş evrimleşmesi ve mRNA teknolojisi sayesinde hızlıca geliştirilen aşılar, küresel salgının bir noktada artık biteceği ümidini doğurmuştu. Fakat salgınla yeterli mücadelenin verilmemesi, salgının her geçen gün kalıcı ve ölümcül bir solunum yolu hastalığı olacak şekilde ilerlemesine neden olmaktadır.

Amerikan Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nden (CDC) uzmanlara göre, koronavirüsün Delta varyantı diğer varyantlarla kıyaslandığında daha şiddetli hastalığa ve 10 kat daha fazla viral yüke neden olmaktadır. Ayrıca hastanelik olma ve ölme riskini artırırken, oksijen yardımı alma zorunluluğu riskini de artırmaktadır.

Delta varyantı, diğer bazı virüslerle kıyaslandığında (MERS, SARS, Ebola, nezle, grip, 1918 İspanyol gribi ve çiçek hastalığı etkeni) daha hızlı yayılıyor. Orijinal varyantın temel üreme sayısı 2.5 iken, Delta varyantının temel üreme sayısı 5-9 arasında bilinmektedir. Delta varyantının yayılması müthiş bir hızla devam ederken bu durum küresel salgına karşı verilen mücadelenin bir kez daha yön değiştirdiğini kabul etmemizi gerektiriyor.

Peki Aşılar Bu Varyant Karşısında Etkili mi?

Delta varyantı ne kadar endişe yaratsa da, aşıların işe yaradığına dair bir sürü veriler var. Aşıların büyük bir kısmının, özellikle de mRNA aşılarının, Delta varyantına karşı önemli ölçüde koruma sağladığını biliyoruz. Zoe Covid şirketinin yaptığı bir çalışmaya göre iki doz Pfizer-BioNTech aşısının Delta varyantı vakalarına karşı etkinliği birinci ayda yüzde 88’ken, 5-6 ayda yüzde 74’e düşüyor. Diğer yandan tek doz aşı, orijinal SARS-CoV-2 virüsüne karşı yüzde 70 dolaylarında koruma sağlarken, Delta varyantına karşı sadece yüzde 33 koruma sağlıyor. Bu nedenle iki dozun da olunması önemli. Diğer yandan, iki doz AstraZeneca aşısı olanlarda ise bu etkinlik oranı yüzde 73’den yüzde 60’ya gerilyor.  

Delta varyantı ile ilgili asıl endişe, aşısız olan insanlar arasında hızlı bir şekilde yayılabilecek olmasıdır. Bu durum, tam aşı alan kişilerin de Delta varyantı ile daha sık karşılaşmasına olanak sunarak virüsün mutasyona uğramasına ve evrimleşmesine fırsat veriyor.

Yapılan çalışmalar, iki doz Pfizer ve AstraZeneca aşılarının sağladığı korumanın, 6 ay içinde azalmaya başladığını söyledi. Ancak aşıların koruma oranının azalması beklenen bir gelişmedir. Ayrıca aşılar hala Delta varyantı da dahil virüse karşı yüksek düzeyde koruma sağlamaya devam ediyor.

Salgın her geçen gün gücünü biraz daha kaybetse de, şu an Delta varyantının yeni bir dalga yaratıp yaratmayacağı kesin değil. Ancak aşılama yapılmayan bölgelerde salgının yeni dalgalar oluşturması ve virüsün evrimleşerek aşılara karşı direnç kazanması yada var olan aşı etkinliği azaltması olasılığı da düşünülmektedir.

Bu yüzden, salgına karşı şu an elimizde olan en güçlü silahı kullanmalı ve aşı olmalıyız. Diğer salgın mücadele yöntemleri olan maske takmak, sosyal mesafeye dikat etmek gibi kuralları takip edebiliriz ancak bu önlemlerin etkisi aşı ile kıyaslandığında daha zayıf. Bu nedenle yapmamız gereken aşı olmadıysak aşılanmak, aşı olduysak aşılanmamış kişileri aşılanmaya teşvik etmektir. 

© PRIZMA MEDIUM