Medyanın aksayan yönlerini sorgulayarak daha iyi bir işleyişe kavuşturmak mümkündür. Bu işleyişi iyileştirmek sadece meslek erbabının değil, aynı zamanda okurların da görevidir.

Medya okuryazarlığı becerilerini elde etmek entelektüel bir birikime sahip olmayı gerektirmez. Yoğun bir eğitim programına da ihtiyaç duymaz. Bilinçli bir okuyucu olmak çok şeye yeter. Bu içeriklerin arkasında bilinçli bir kadronun çalıştığını bilmek ve bir amaca hizmet ettiğini düşünmek iyi bir başlangıç yapmaya olanak sağlar. 

Medya üzerinden sunulan tüm mesajlar bir takım profesyonel pratiklerden geçerek üretilir ve uygun hedef kitleye göre formatlanarak paylaşılır. Bunun üretim süreci ideolojik bir çerçeveye sahiptir. İnsanlar kendi dünya görüşlerine ve değer yargılarına göre bu mesajları alımlar. 

Ancak kimi zaman bu süreçte bilinçli olarak bilgi bozukluğu üreten art niyetli veya istem dışı olarak buna katkı sağlayan naif insanlar olabilir. Çoğu zaman ise sistemin işleyişi itibariyle bir yanlılık, belirlenmişlik veya bir yönlendirme vardır. Durum böyle olsa dahi gazeteciliğin kendisi, demokrasinin işleyişi ve demokratik bir toplum için çok büyük bir öneme sahiptir. 

Dolayısıyla en evvela demokratik bir toplumda medyanın yerini tespit etmek ve ona hak ettiği payeyi vermek gerekir. Bunu yaparken medyanın aksayan yönlerini sorgulayarak daha iyi bir işleyişe kavuşturmak mümkündür. Bu işleyişi iyileştirmek sadece meslek erbabının değil, aynı zamanda okurların da görevidir. Bu da medya okuryazarlığının becerilerine sahip olmaktan geçer. 

Enformasyona (bu bağlamda bilgiye ve habere) erişim hakkı, en temel insan haklarından biridir. Birleşmiş Milletler internete erişimi de bir insan hakkı olarak saymaktadır. Dolayısıyla medya kanallarını ve mecralarını bilme ve buna erişim sağlama en temel haklarımızdan biridir. Prizma Medium’un nasıl bir yayıncılık anlayışı ile içerik ürettiğini bildiğimiz gibi, kimin tarafından üretildiğini bilmediğimiz içerikleri de analiz edip neye hizmet ettiğini çözme imkanına sahibiz. Bunu da, erişimden sonraki aşamalarda yapmak mümkündür.  

İçeriği analiz etmek bize bu imkânı sağlayabilir. Bir medya mesajını analiz ederken, onun oluşumundaki öğelere de bakmamız gerekir. Kaynağı doğru verilmiş mi; önyargılar içeriyor mu; propaganda veya ikna etme amaçları güdülmüş mü; mantık hataları veya ideolojik yönlendirmeler bulunuyor mu gibi öğelere bakılmak suretiyle enformasyonu analiz etme imkanına sahip oluruz. Çünkü bilgi bozukluğunun yanlış ve zararlı sonuçlar doğurması mümkündür. 

Yanlış bilgi, bir hatadan da kaynaklanıyor olabilir. Ama bunun zararlı olması kabul edilemezdir. Mis-enformasyon kavramı, haberde yanıltıcı bir içeriğin varlığına veya yanlış bir bağlam kurulmasına işaret eder. Genelde kasten yapılmış değildir ve eksik bilgi içerir. Ama maalesef kasten bilgi gizlemesi yapılan mis-enformasyon örnekleri de mevcuttur. Dolayısıyla yanlış sonuçlar verebileceği gibi zarara da sebep olabilir. O halde her bilginin, eksik bilgi olabileceğini aklımızın bir köşesinde tutmak ve eksiklik öğelerini her zaman sorgulamak gereklidir. Bu bize sayısız avantajlar sağlar. 

Dezenformasyon durumunda ise kasıtlı bir bilgi bozukluğu vardır. Yanlış bir bağlam kurulup, gerçekle alakası olmayan sahte ve manipüle edilmiş içeriklerin üretilmesi sonucu yönlendirme yapılması söz konusudur. Hata sonucu bir dezenformasyon oluşmaz. Herhangi bir dezenformasyon içeriğini paylaşan mecra (bu bir medya organı olabileceği gibi, sosyal medyada böyle bir içeriği paylaşan arkadaşınız da olabilir) güvenilmezdir.  

Mal-enformasyon ise sızdırılmış ve doğru olsa bile zarar vermek üzere kötü amaçlı hazırlanmış içeriklerin paylaşılması anlamına gelmektedir. Sızıntı haberlerin yanı sıra nefret söylemi gibi içeriklerin yayılması bu çerçevede değerlendirilmektedir. Bu durumda güvenilmezliğe, rahatlıkla art niyetler de eklenir. Özel hayatın ihlali, cinsiyet ayrımcılığı, ırkçılık, İslami fobi, Yahudi düşmanlığı, dezavantajlı grupların görmezden gelinmesi veya aşağılanması gibi konularda
(… konular yüzlerce sayılabilir) yayın yapan tüm içerikler hem art niyetli hem de güvenilmezdir.  

Medya içeriklerinin doğru alımlanması, ancak iyi bir analizin yapılması ve bir değerlendirme süzgecinden geçirilmesi sonucu mümkündür. Bu analiz ve değerlendirme süreci zor değildir, sadece pratik bir beceriyi gerektirmektedir. Bunun için entelektüel bir birikime, yıllar süren bir eğitime ihtiyaç yoktur. Bilinçli bir okuyucu olmak, okuduğunu anlamak kâfidir. Böyle olunca önümüze çıkan medya içeriklerinin de nasıl bir anda iyileşmeye başladığını görmemiz tesadüf değildir. Medya etkileşimli bir araçtır. Ve araç her zaman olmasa bile çoğu zaman içerik kadar önemlidir.

© PRIZMA MEDIUM