Fotoğraf: Ferdi Limani

✎ Hadis Abdula

Prizren’in kolektif hafızasında ve dolayısıyla kentsel hafızada önemli bir role sahip olan kale, aslında kentin zengin tarihine önemli bir referans olmanın yanı sıra, kentlinin, benimsediği ve kendisine aidiyet hissi yaşatan bir kentsel mekan olma özelliğini taşıyor. Başka bir söylemle, kale, kentlinin gözünde Prizren’de herhangi bir kimlik veya ideolojiyi temsil etmeyen yegâne tarihi eser. Bu anlamda, kale Prizren halkının ortak kültürel miras değeri olarak tanımlanabilir. 

Hafızalarda böylesine yer etmiş ve kentin silüetinde önemli bir yeri kaplayan kalenin araştırılması, restore edilmesi ve kent hayatına dahil edilmesi de bu nedenle çok önemli. Kalenin araştırılması sonucunda elde edilen verilerin hangi bilgileri açığa çıkarttığı, bu bilgilerin kentliyle paylaşımı noktasında nasıl stratejilerin benimsendiği, en önemli kültürel miras değerlerinden biri olarak tanımlanabilir vaziyetteki kalenin iyileştirme ve restorasyon çalışmalarının nasıl planlandığı ve uygulandığı, kalenin gündelik yaşama katılması noktasında hangi adımların atıldığı gibi sorular, masaya yatırılması ve tartışılması gereken konuları gündeme getirme noktasında önem arz etmekte. Bu sorulara cevap bulma doğrultusunda ise öncelikle kalenin tarihsel önemine ve restorasyon sürecine, sonrasında da günümüzde yapılan çalışmalara ve kullanımına odaklanmamız lazım. 

Kent tarihini, tarih öncesine taşıyan, asaletli duruşu ile kentin baskın imajını şekillendiren kale, güncel restorasyonların yapılmasından önce, yaklaşık bir asır boyunca Prizren kentinin gündelik hayatından soyutlanmış ve pasif kalmıştı. Bu süreç, daha önceki yazılarda da vurguladığımız gibi kalenin tahrip olmasına ve kısmi yıkımlara neden olmuştu. Ancak, unutulmaması gereken önemli konulardan biri de, kalenin tahrip olmasında doğal etkenlerin dışında, insan elinin de rolü olduğudur.

Bu bağlamda, yüzyıllar boyunca çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış, sürekli değişen, yeni yapılar eklenen, belirli bölümleri yıkılan ve dönüşüme maruz kalan Prizren Kalesi’nin, hem yaşanan yağma olaylarıyla hem de restorasyon çalışmalarıyla kimliğini kaybetmeye başladığını söylemek mümkün. Bu noktada, kalenin kimligini kaybetmesinde insan elinin ve belirli müdahalelerin (yenileme-restorasyon) sorumluluğundan bahsetmek mümkün. Bir anıtsal yapının ne denli bir öneme sahip olduğunu ve aslında hangi etkenler dolayısıyla fiziksel ve anlamsal yıkımlara maruz kaldığını daha iyi anlayabilmek için Victor Hugo’nun Notre-Dame’ın Kamburu kitabındaki şu yaklaşımı örnek olarak alınabilir. Fransız İhtilali süresince aldığı yaraların yanı sıra, bakımsızlık ve yanlış müdahaleler sonucunda 19. yüzyılın başlarında harap olmaya yüz tutmuş Notre-Dame Katedrali, Victo Hugo’nun çabalarıyla yıkımdan kurtulmuştur denilebilir. Kitapta, Victor Hugo’nun altını çizdiği konu, bu anıtsal yapının toplumsal hafızada yer ettiği ve hiçbir manipülasyona maruz bırakılmadan korunması gerektiğidir. Kitapta geçen şu sözler, Hugo’nun düşüncelerini çok açık bir şekilde aktarabilmek için yeterlidir:

“Tempus edax, homo edacior”

Zaman silip süpürür, insan ondan da beterdir- Victor Hugo

Victor Hugo, miras değerlerinin tahrip olması sürecinde zaman ve doğanın önemli bir rol oynadığını Kabul ederken, aslında asıl suçluların mimarlar ve moda olduğunu savunur. Öte yandan, Hugo’nun geçmiş ve gelecek arasında köprü görevi gören böylesine önemli bir yapıyı ayakta tutmak için harcadığı çaba, göstermiş olduğu tutum, mimarlıkta koruma kuramının gelişmesi noktasında katkı sağlamıştır. 

Bu bağlamda, Notre-Dame örneğinden yola çıkarak Prizren Kalesi örneğine odaklanıldığında, Prizren Kalesi’nin de Prizren kenti için en az Notre-Dame Katedrali kadar önemli olduğunu vurgulamak gerekir. Ayrıca, kale de Notre-Dame Katedrali gibi doğal ve zamansal etkenlerin yanı sıra, insanlar tarafından tahrip edilmiştir ve yine kentsel hafıza bağlamında büyük bir öneme sahip olduğu için restore edilmiştir. Bu anlamda, restorasyon süreci, kaleyi korumak ve gelecek nesillere aktarabilme doğrultusunda önemli bir çalışma olsa da, restorasyonun ele alınış şeklini ve uygulama sürecini de tartışmak gerekir.

Fotoğraf: Ferdi Limani

Kaleye Ulaşım Sorunu

Kentin içerisinden başlayan ve kale altı evlerinin arasından geçerek kaleye ulaşan yolun sağlıksız ve bakımsız olması önemli bir sorun. Zira yenileme çalışmalarında kalenin kendisi kadar, ona ulaşan yolların da düşünülmesi gerekmekte. Öte yandan kalenin arkasından, ormanlık alan içerisinden geçen yol da bakıma muhtaç halde. Bu yolların düzenlenmesi ve ulaşımın kolaylaşması, kaleyi daha erişilebilir kılma noktasında atılacak önemli adımların başında. Kale ulaşımı çalışmaları tartışmalarında bir diğer konuysa, son yıllarda gündemde olan ve kaleye ulaşım için önerilen teleferik projeleri. Bu noktada, öncelikle teleferik projesinin gerekliliğinin sorgulanması, sonrasında da gerek varsa nasıl bir yöntem izlenmesi gerektiği tartışılmalı. Prizren’in en çok dikkat çeken, şehrin manzarasının en iyi izlenilebileceği noktalardan biri olan kaleye, teleferik yapma düşüncesi temelde bir sorun teşkil etmemekte. Teleferik projesi, özellikle kalenin içerisinde engelli dostu bir yapı varken, engelli ve yaşlı bireylerin kaleye ulaşımı noktasında atılacak önemli bir adım olma potansiyelini barındırmakta. Hem kalenin gündelik yaşama entegre edilmesi, hem de turizmin canlandırılması noktasında da işlevsel bir öneri olduğu açık. Ancak öte yandan, bu projenin nasıl hayata geçirileceği konusu, asıl önemli olan nokta. Öncelikle, kentin içerisinden, silüeti bozacak bir şekilde bir sistem önerisi sorun teşkil edecek. İkinci olarak, teleferik projesinin, kalenin ne fiziksel ne de anlamsal yapısına zarar vermemesine dikkat edilmesi gerekiyor. Tam da bu nedenle, gelecekte bir proje yapılması durumunda, teleferiğin kalenin doğusunda, maraş bölgesinde konumlanması daha makul görülebilir. Ayrıca, yapılacak sistem, mümkün olduğu kadar yalın ve iddiasız, kale surlarına ulaşmayacak, doğal yapının içerisinde saklanacak şekilde tasarlanmalı. Bu noktada, teleferik projesi için düşünülebilecek bir diğer alternatif ise kaleye bisiklet teleferiği sisteminin uygulanmasıdır. İlk olarak 1993 yılında Norveç’te bisiklet sürücülerinin yüksek eğimleri aşması için tasarlanan bu sistem, hem bisiklet kullanımını teşvik edecek, oluşturulacak diğer bisiklet yollarıyla birlikte çalışacak sistemin parçası olacak hem de kaleye ulaşımı çevreye en az müdahale gerektirecek şekilde eklenebilecek bir çözüm olma potansiyelini taşır. Yine de kale ulaşımı için hangi sistem kullanılırsa kullanılsın, en önemli mesele, geliştirilecek çözümün kale ve kent arasında bağlantıyı güçlendirmesi ve ne kent merkezine ne de kaleye hiçbir şekilde zarar vermemesi koşullarını sağlaması gerektiğidir.

Son olarak, kalenin restorasyon sürecinde bazı sorunlu noktalar olmasına karşın, kalenin gündelik hayatta daha aktif bir rol almaya başladığını ve gelecek için de önemli bir potansiyel barındırdığını söylemek mümkün. Kalenin kent hayatına dahil edilmesi, kalenin daha iyi korunmasını sağlayacak temel gereksinimlerden biri olduğu unutulmamalı. Çünkü, tarihi yapıların korunması, onların kent hayatından izole edilmesiyle değil, işlevselliklerini sürdürebilmesiyle sağlanabilir. Bu noktada, kalede oluşturulan etkinlik alanları ile birlikte düzenlenen DokuFest ve Ngom festivalleri kale için büyük bir önem arz etmekte. Gelecekte, farklı kullanım senaryoları ve etkinliklerle birlikte, kalenin gündelik hayatın içerisine daha da çok dahil edilmesi için çalışmalar yapılmalı. Oluşturulan sahne düzeninin ve amfitiyatronun, tiyatro gösterileri için kullanılması, kale yapısının el verdiği bölgelerde açık veya yarı açık sergilerin düzenlenmesi başlıca önerilerden bazıları olabilir. Özellikle kaleye çıkan yolların koşu ve bisiklet yollarıyla zenginleştirilmesiyle birlikte, kale, kentlinin daha fazla zaman geçirdiği, daha erişilebilir bir yapıya bürünebilir. Öte yandan, kalenin tarihsel önemi ve barındırdığı hafıza öğeleri hakkında kentlinin daha çok bilgilendirilmesi/bilinçlendirilmesi ve kentlinin kale içerisinde daha çok zaman geçirebilmesi noktasında da çeşitli adımların atılmasına odaklanılmalı. Bunların başında, daha fazla bilgilendirme tabelalarının yerleştirilmesi, kale içerisinde arttırılmış gerçeklik teknolojisiyle tam zamanlı etkileşimli gözlem noktaları, daha iyi bir ışıklandırma sistemi ile ziyaret saatlerinin uzatılması, kale içerisinin çeşitli kentsel mobilyalarla zenginleştirilmesi ve belirli bölgelerin ağaçlandırılması gelmekte. Kalenin korunması ve özgün yapısını gelecek nesillere aktarma noktasında en önemli konuların başında ise düzenlenen etkinlikler süresince kale yapısına hiçbir şekilde zarar verilmemesinin sağlanması ve kale içerisinde daha fazla inşaata dur diyebilmek gerekir.

© PRIZMA MEDIUM

Bu içerik CHwB Kosova ve GërrGërr platformu tarafından destenkenmiştir. Bu yayında ifade edeler hiçbir şekilde CHwB Kosova ve GërrGërr platformu görüşü olarak kabul edilmez.