Restorasyon çalışmaları öncesinde Prizren Kalesi – Fotoğraf: Suer Celina

✎ Hadis Abdula

Prizren, zengin kültürel miras değerleriyle her zaman Kosova’nın kültür başkenti olarak anılmış, farklı dönemlere ait katmanlaşmış tarihi strüktürü ile de bölge için bir hafıza deposu görevi görmüş bir kent. Tarih öncesine dayanan geçmişi ve barındırdığı miras değerleriyle Prizren, yalnızca bölgenin değil, Güneydoğu Avrupa’nın da en önemli kentlerinden birisi olarak değerlendirilebilir. Tarihi kayıtlarda ilk olarak M.S. 87-150 yılları arasında Thermidava olarak, sonrasında üçüncü yüzyılda çizilen haritalarda da Theranda olarak işaretlenmiş ve Justinyan’ın ‘Deadeficis’ eserinde Pertizen olarak adlandırılmıştır.1 Bu noktada, bahsedilen yerleşkenin, günümüz Prizren kentinin sınırlarının biraz dışında, Suhareka yakınlarında konumlanan Roma kenti Theranda olduğu düşünülmektedir.

Günümüzde Prizren’i tanımlayan ve kentin silüetini domine eden kale, kale altı bölgesi, Ak nehir ve üzerinden geçen Taşköprü’nün konumlandığı bölge ise, kentin daha derin bir geçmişe sahip olduğu ve tarihi katmanlaşmanın yaşandığı asıl tarihi çekirdeği oluşturmakta. Bu anlamda özellikle Prizren kalesi, kentin en önemli sembolü ve nirengi noktalarından birisi. Kentin tarihi merkezinde, deniz seviyesinden 525 metre yükseğe konumlanan kale, hem günümüzde kentin olmazsa olmaz bir parçasını temsil etmekte, hem de tarihiyle kente yeni anlamlar ve zenginlik katmakta.

Kalenin tarihine odaklanıldığında, bölgedeki yaşam izleri, kentteki ilk yerleşimin tarih öncesine kadar geriye gittiğini göstermiştir. Özellikle 2004 yılında yapılan kazılar ve bulgular, önceki çalışmaların ötesinde, kalede yaşamın Bronz Çağı’na kadar geri gittiğini ortaya çıkarmış bulunmakta.2 Böylelikle Prizren’de yerleşim tarihi 1200 ila 3300 yıl geriye gittiğini söyleyebiliriz. Bu noktada, bölgedeki ilk yerleşimde kalenin stratejik pozisyonuna vurgu yapmak gerekiyor.

Tarih öncesi bütün yerleşimlerde görüldüğü gibi, Prizren bölgesinde de ilk yerleşim korunaklı, yüksek, çevreyi gözlemleyebilme olanağı sunan ve düşmana karşı savunulması daha kolay, su kaynaklarına yakın bir yerde olmuş. Kale bölgesi de, çevredeki bu koşulları sağlayan stratejik konumların başında gelmekte. Yanı sıra, kalenin altında, nehir kıyısından geçen yol da, kalenin konumunun stratejik önemi ile doğrudan ilişkilidir. Günümüzde de kentin en önemli aksı olan ve tarihte Ulpiana olarak adlandırılan yol, doğu ve batı dünyasını birbirine bağlayan Roma yolu ‘Via Egnatia’nın bir parçasıdır ve M.Ö. ikinci yüzyıldan itibaren kullanılmıştır.3 Öte yandan, yapılan çalışmalar ışığında, Prizren Kalesi’ndeki yerleşimin, Vlaşne, Naşes Hisarı ve Korişa gibi tarih öncesi komşu yerleşimlerle etkileşim içerisinde olmuş olabileceği varsayılmakta.4 Bu bilgiler, Prizren Kalesi’nin ve ayrıca Prizren’de kurulan ilk yerleşimin, yerel öneminin dışında, bölgesel olarak da büyük bir öneme sahip olduğunu gösteriyor.

Günümüzde hala ihtişamını koruyan ve kentin tepesinde yükselen kalenin ilk izleri sayılabilecek olan surlar ise Bizans döneminde inşa edilmeye başlanmıştır. Roma İmparatorluğu döneminde süren barış zamanı boyunca (Pax-Romana) korunmaya ihtiyaç duymayan yerleşkeler, Roma’nın Doğu (Bizans) ve Batı Roma olarak ikiye ayrılması ile çeşitli saldırılara karşı korunmak için surlar inşa etmeye başlamış, sur kentler devri yeniden ortaya çıkmıştır. Bu doğrultuda, Prizren Kalesi’nin de bu dönemlerde şekillenmeye başladığını, zamanla geliştiğini ve büyüdüğünü söyleyebiliriz. Roma ve sonrasında Bizans döneminde kale bölgesini, Klasik Yunan döneminde inşa edilen akropoller (Yunanca’da Acropolis, yukari kent anlamina gelmektedir) gibi düşünmek mümkün. Akropoller, Yunan kentlerinde savaş durumunda bütün kent halkının sığınabileceği, surlarla çevrili, korunaklı, içerisinde su depoları, askeri mühimmat, yemek depoları, dini yapılar barındıran, tepelerde konumlanan kent parçalarıdır. Bu anlamda Prizren kalesinin de korunaklı yapısı ve içerisinde bulunan depolar ve önemli yapılarla bir sur-kent olarak kullanıldığını varsaymak mümkün.

Kalenin yapısına odaklanıldığında, tarih boyunca görüldüğü üzere, kenti koruyan muazzam yükseklik ve kalınlıkta surlarla çevrili5 olduğu görülmekte. Diğer yandan, kalenin konumlanması ve şekline bakıldığında, Vitrüvius’un kale inşaatı için verdiği tavsiyelere uyduğu gözlenmektedir. Vitrüvius, “De Architectura V” (mimarlık üzerine) kitabında, kalelerin düşmanın gizlenebilmesini önlemek amacıyla kare planlı veya kesin bir açıya sahip olmamaları gerektiğini, yaklaşmayı zorlaştırmak için engebeli bir arazi ile çevrili olması gerektiğini ve kapılara giden yolların virajlı olması gerektiğini vurgulamaktadır.6 Bu anlamda, Prizren kalesi de engebeli araziye kurulmuş, düşmanı her açıdan görebilecek şekilde inşa edilmiş, keskin köşeleri olmayan bir yapıya sahiptir ve bulunduğu topoğrafyanın şekline göre tasarlanmış. Bunun yanında, yapılan incelemeler, kalenin topoğrafya ile ilişkisi ve içerisindeki bölünmelere göre ‘üst kale’, ‘alt kale’ ve ‘güney kale bölgesi’ olarak üç ana parçadan oluştuğunu gösteriyor. 7

Fotoğraf: Wikimedia

Öte yandan, Prizren kalesinin gelişimi, çevresini de şekillendirmeye başlamış ve günümüz Prizren kentinin temelleri atılmaya başlanmıştır. Öncelikle kale inşaatında çalışan ustalar kale altında, kale ve nehir arasında kalan dağ eteğinde kendileri için barınak inşa etmeye başlamış, sonrasında kale çevresindeki yapılaşma genişlemeye devam etmiştir.8 Bu durum, Ortaçağ kentlerinde sıklıkla rastlanan bir gelişme şekliydi. ‘Bourg’ olarak adlandırılan Ortaçağ kentleri, Roma dönemi kalıntıları üzerine inşa edilmiş yeni surlar içerisinde kalan bir yapıya sahipti. Surlar, feodal beyler tarafından, halklarını yoğun saldırı ve istiladan korumak için inşa edilmekteydi.9 Ancak, sonrasında bu surları çevresinde hem dışardan gelenler, hem tüccarlar barınma alanları inşa etmiş ve Avrupa genelinde yayılan Bourg’ların çevresinde Fau-bourg’lar, (kenar mahalleler) oluşmuştur. Bu noktada, kale altı bölgesi de, kalenin çevresinde oluşan bir kenar mahalle olarak, Prizren kentinin genişlemesindeki ilk safha olarak tanımlanabilir.

Sonrasında, özellikle Balkanlar’da hüküm süren savaşlar ve işgaller göz önüne alındığında, Prizren kenti ile birlikte kale de farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış ve sürekli dönüşüme uğramıştır. Ortaçağ süresince ve günümüze kadarki süreçte Prizren önce M.S. 830 yıllarında Birinci Bulgar Devleti sınırlarına dahil olmuş, sonra 11 ve 12. yüzyıllarda haçlı seferleri döneminde Bizans, Bulgar ve Sırp imaratorlukları arasında el değiştirmiş,10 14. yüzyılda Sırp kontrolüne geçmiş ve Sırp Ortodoks Kilise’sine bağlanmıştır.11 Devamında, önce 1389 yılında I. Kosova Savaşı ile Kosova, sonrasında da 1455 yılında Prizren bölgesinin Osmanlı kontörlü altına girmesiyle birlikte kale de Osmanlı himayesine girmiştir. Dolayısıyla Osmanlı döneminde, hem kale hem Prizren kenti, gelişme noktasında büyük bir mesafe kat ettiğini söylemek mümkündür. Bu dönemde kentin sembolleri haline gelecek olan Taş köprü, Gazi Mehmed Paşa Hamamı, Sinan Paşa Camii, Prizren’in baskın görüntüsünü oluşturmaya başlamıştır. Öyle ki, Osmanlı kaynaklarında kent ‘zenginlik dolu şehir’ anlamına gelen Purzeyn, Perzerin, Purzen ve Zerin gibi adlarla anılmıştır.12 Bu dönemde kentle birlikte Prizren Kalesi de dönüşmeye başlamış, çeşitli ihtiyaçlara göre kaleye yeni eklemeler yapılmıştır. Bu durum da, tarihsel süreç içerisinde değerlendirildiğinde sıklıkla karşılaşılan bir dönüşüm sürecidir. Yeni bir yer fetheden her medeniyet, fethedilen kentleri ve yapıları, kendi gereksinimleri doğrultusunda yeniden şekilendirmişlerdir. Özellikle kalede askerlerin konuşlandırıldığı göz önünde bulundurulursa, yapılan eklemelerin gündelik yaşamı sürdürme noktasında belirli ihtiyaçları karşılamak için yapıldıkları görülebilir. 1808 yılında Emin Paşa kaleye bir camii inşa etmiş, sonrasında 1828 yılında Mahmut Paşa hem kaleyi restore etmiş hem de kaleye saat kulesini eklemiştir.15 Osmanlı döneminde kale askeri üs olarak kullanılmış, kale içine askeri birimler, cephanelik, hapishane inşa edilmiş ve toplar yerleştirilmiştir. Bu müdahalelerle, kale günümüzdeki görünümüne yaklaşmış ve 1912 Balkan savaşlarına kadar etkin bir şekilde kullanılmıştır.

© PRIZMA MEDIUM

*Bu içerik CHwB Kosova ve GerrGerr platformunun destekleriyle hazırlanmıştır.

 1Thermidava ismi Klaudius Ptomey’in Cografya eserinde gecmektedir, Recepoğlu, A.S. (2009). Prizren’de Türk Dönemi Kültür Mirası, Fikri ve Medya Hizmetleri Derneği Yayını
 2Hoxha, G. (2015). Te Dhena Te Reja Arkeologjike Nga Kalaja e Prizrenit, Akademia e Shkencave e Shqiperise, Dardania; Kerkime dhe Studime Arkeologjike, (edt: Korkuti, M., Perzhita, L., & Luci, K.), Tirane
3Nikoliç, S. (1998). Prizren od Srednjeg Veka do Savremenog Doba, Urbanisticko, Arhitektonski Razvoj, Grafika
4Hoxha, G. (2015). Te Dhena Te Reja Arkeologjike Nga Kalaja e Prizrenit, Akademia e Shkencave e Shqiperise, Dardania; Kerkime dhe Studime Arkeologjike, (edt: Korkuti, M., Perzhita, L., & Luci, K.), Tirane
5Toy, S. (1985). Castles: Their Construction and History, London
6Vitruvius (1931). On Architecture, Volume I: Books 1-5. Translated by Frank Granger. Loeb Classical Library 251. Cambridge, MA: Harvard University Press
7The Ministry Of Culture, Youth and Sports – Kosovo/UNMIK (2006). Integrated Rehabilitation Project Plan / Survey of the Architectural and Archaelogical Heritage, (IRPP/SAAH), Regional Programme For Cultural And Natural Heritage In South East Europe, 2003 – 2006, Preliminary Technical Assessment of the Architectural and Archaeological Heritage in South East Europe, The Prizren Fortress (Kalaja), Prizren, Kosovo/UNMIK
8Nikoliç, S. (1998). Prizren od Srednjeg Veka do Savremenog Doba, Urbanisticko, Arhitektonski Razvoj, Grafika
9Kürkçüoğlu, E. (2010). İdeal Arayışında Bir Dönüm Noktası: Yıldız Şehirler, İdeal Kent Sayı 1,Mayis 2010, ss. 78-95
10Nikoliç, S. (1998). Prizren od Srednjeg Veka do Savremenog Doba, Urbanisticko, Arhitektonski Razvoj, Grafika
11Kürkçüoğlu, E. (2010). İdeal Arayışında Bir Dönüm Noktası: Yıldız Şehirler, İdeal Kent Sayı 1,Mayis 2010, ss. 78-95
12Recepoğlu, A.S. (2009). Prizren’de Türk Dönemi Kültür Mirası, Fikri ve Medya Hizmetleri Derneği Yayını