Fotoğraf: Kushtrim Haxha/DokuFest

Her hikâye anlatımında temsil edilen yaşamlara,  gerçeğe eklemlenen trajediler veya umutlar, sevinçler veya acılar gibi duygular da yüklenir. Gerçeğin, kurgusal olmayan bir film olarak aktarılması, saf bir veri aktarımından ibaret değildir. Belgesel sinemaya, onun aktarıcısı kadar, alıcısı da, bu hikayeyi deneyimleyerek ona bir anlam katar. Son on yıllarda belgesel sinema, sinematografik bir anlatıyla hikayeyi sunma yolunda yürüdü. Bu durum bir yandan belgesel sinemanın gücünü artırırken diğer taraftan yeni bir belgesel anlatı dili kurdu. 

“Kurgusal olmayan filmlerin gücü” teması DokuTalks çerçevesinde Shani Efendi Evinde 9 Ağustos günü düzenlenen bir panelde ele alındı. Moderatörlüğü Dea Gjinovci tarafından yapılan panelde Martin DiCicco, Jelena Maksimovic, Maria Silvia Esteeve ve Veton Nurkollari konuşmacı olarak yer aldı. Kendi deneyimlerini anlatan yapımcılar belgesel film yapmanın nasıl bir deneyim olduğunu paylaştılar. Martin Didicco, UnionDocs Belgesel Sanat Merkezi çalışmalarından bahsederek, belgesel yapmak isteyenlerin bir ilgi odağına dönüştüklerini ifade etti. Jelena Maksimovic, hikayedeki kurgu ve belgesel ayrımına dikkat çekti. Belgeselin gücü kurgusal olmayışından da kaynaklanıyor. Maksimovic’e göre filmin yapısı ve karakterler yapımcının peşini kolay kolay bırakmıyor. Maria Silvia Esteeve de annesinin ölümü sonrası kendi deneyimini anlattığı belgeselin hikayesini paylaştı. Belgesel filmler dünyayı değiştirme gücüne elbette ki sahip değiller ama onu izleyenlere bir fikir ve bir bakış açısı veriyor.  Veton Nurkollari, bu kadar çok film arasından bir seçki yapmanın oldukça zor olduğunu belirterek, bu yılki edisyonda bu filmlerin neden gösterime alındığının önemine değindi. Dünyada bazı şeylerin iyi olmadığını, bazı şeylerin de iyiye gitmediğini belirten Nurkollari, bunları bu şekilde söylemek yerine seçilen filmlere dikkatlice bakılırsa bu durumun görüleceğine dikkat çekti. 

Belki de belgesel sinemanın gücü tam da buradan geliyor. Doğruyu, yanlışı, gerçeği, manipülasyonu, trajediyi, umudu, öngörüyü, olguyu, acı veya tatlı olan biten her şeyi, söyleyerek değil, göstererek anlatıyor. Böyle bir dil, gerçeğin deneyimlenmesini de sağlıyor.  Kosova’nın vize libralizasyonuna sahip olmadığını herkes söylüyor. Ama pratik hayatta bunun neye denk geldiğini dile getirmek çok daha güçlü bir anlatı kuruyor. 

© PRIZMA MEDIUM