Son günlerde Glasgow’da düzenlenen “COP26 BM İklim Değişikliği Zirvesi” gündemdeyken, iklim değişikliğinin koronavirüs pandemisindeki rolüne göz atmak istedim. Salgının başlangıcı altında iklim değişikliği mi yatıyor?

Birkaç ay önce yayınlanmış bir araştırmada, araştırmacılar iklim değişikliğinin koronavirüslerin (SARS-CoV-1 ve SARS-CoV-2) ortaya çıkması ve evrimleşmesi üzerine etkisi olup olmadığını incelediler ve insan kaynaklı iklim değişikliğinin, pandemide önemli bir rol oynamış olabileceğini ortaya koydular. Araştırmacılar, küresel ısınma ve iklim değişikliği sonucu Güneydoğu Asya ormanlarının nasıl değiştiğini ve bölgedeki yarasa türlerinin nasıl arttığını incelediler. Araştırmacılar, son 100 yılda bitki örtüsünde meydana gelen değişiklikler nedeniyle, bölgeye ilave 40 tür yarasa geldiğini ve onlarla birlikte 100 farklı yarasa kaynaklı koronavirüs türünün daha taşındığını buldular. Yarasalar binlerce farklı viral partiküllere ev sahipliği yapar ve tüm memeli hayvanlar arasında en yüksek oranda zoonotik virüs taşıdıkları için de virüs rezervuarı olarak bilinirler.

Meyve yarasası (Cynopterus brachyotis). Kaynak: Anton Croos

Araştırmacılar, bir asır önceki dünyanın bitki örtüsünün bir haritasını oluşturmak için çeşitli iklim verileri kullandılar. Farklı yarasa türlerinin ihtiyaç duyduğu farklı bitki örtüsü türünü kullanarak, 1900’lerin başlarında yarasa türlerinin küresel dağılımını belirlediler. Daha sonra bunu mevcut yarasa popülasyonlarıyla karşılaştırdılar. Elde ettikleri sonuçlar, dünyanın herhangi bir bölgesine kıyasla yarasa türlerinin zenginliğinin en fazla Güneydoğu Asya’da geliştiğini ortaya koyuyor.

Çalışmadan alınan aşağıdaki görüntü, güney Çin, Myanmar ve Laos ormanlarının geçtiğimiz yüzyıl boyunca nasıl değiştiğini, yarasaların tercih ettiği habitatları nasıl arttırdığını ve daha fazla türün çoğalmasına izin verdiğini gösteriyor. Bu durum, yarasa türlerinin zenginliğindeki artışa işaret ediyor.

20. yüzyılın başından itibaren iklim değişikliği nedeniyle yarasa tür sayısında tahmini artış. Yakınlaştırılan alan, SARS-CoV-1 ve 2’nin yarasa kaynaklı atalarının muhtemel kökenini temsil ediyor. Kaynak: Beyer et al. 2021.

Araştırmacılara göre, bitki ve ağaçların büyümesini etkileyen sıcaklık, güneş ışığı ve karbondioksit miktarındaki artışlar gibi iklimsel değişiklikler, güney Çin’deki bitki örtüsünün yapısını değiştirerek tropik çalıları, tropikal savana ve yaprak döken ormanlık alanlara dönüştürdü. Oluşan bu farklı ekosistemler de, yarasa türleri için daha uygun yaşam alanları olmaya başladı. Çalışma, Güneydoğu Asya’daki bu bölgeyi yarasa türleri için “küresel bir hotspot” olarak adlandırıyor ve COVID-19’a neden olan SARS-CoV-2’nin bu bölgeden kaynaklandığını düşündüren genetik verilere işaret ediyor. Yapılan bu araştırma, iklim değişikliğinin virüsün ortaya çıkmasında ve pandeminin kökeninde doğrudan bir rol oynayabileceğine dair ilk kanıtı sağlaması açısından önemli bir çalışma.

Ancak bu çalışmanın sonuçları her ne kadar ilginç olsa da, iklim değişikliğinin ormanları, bitki örtüsünü, yarasaların yaşadıkları habitatları ve yarasa popülasyonlarını değiştirdiğini görmek çokta şaşırtıcı ve beklenmedik bir sonuç değil. Aslında yarasaların (veya başka hayvan türlerinin) farklı bölgelere doğru hareketleri sonucu virüslerin de daha hızlı yayılabileceği konusunda bu çalışma ile hemfikirim. Çünkü bu hareketler sonucu, konak olarak işlev gören hayvanlar yeni patojenlere maruz kalarak hastalıkların bulaşması üzerinde oldukça etkili. 

Ancak küresel ısınma ve iklim değişikliği sonucu değişen habitatların ve yarasa türlerinin artmasının doğrudan koronavirüslerin ortaya çıkması ve pandeminin kökenine neden olması oldukça spekülatif!
Yapılan çalışmada araştırmacılar, artan yarasa çeşitliliğinin yarasa kaynaklı bir virüsün insanlara sıçrama riskini arttırdığını varsayıyorlar. Ancak durumun tam da böyle olduğundan söz edemeyiz. Çünkü yarasaların büyük çoğunluğu insanlar için zararsızdır ve dolayısıyla var olan bölgeye bu türlerden daha fazlasını eklemek riski bu kadar çok arttırmamalı. Bu çalışma, iklim değişikliğini doğrudan pandemi ile ilişkilendirmesi açısından her ne kadar spekülatif olsa da, aynı derecede önem de arz ediyor. Ancak unutmamak gerekiyor ki, iklim değişikliğinin, virüsü taşıyan bir yarasa ile bir insanın enfekte olması arasındaki herhangi bir aşamaya ne derece katkıda bulunduğunu anlamak için, virüs ile farklı türlerin uzay ve zaman içindeki etkileşimlerini analiz eden epidemiyolojik modellerin kullanılması gerekiyor!

İklim değişikliğinin pandemi üzerinde ne kadar etkisi olduğu az bilinen bir konu. Ama bundan ziyade iyi bilinen bir konu var ki o da insan nüfusunun katlanarak artmasının, yaban hayvanlarının habitatlarını yok etmenin, hayvan ticaretinin genişlemesinin – kısaca doğayı aşırı derecede sömürmemizin – bulaşıcı hastalık etkenlerinin hayvanlardan insanlara daha kolay geçiş yapma riskini arttırması.

Bununla birlikte, geçtiğimiz yüzyılda iklim değişikliği nedeniyle, birçok ekosistemde sıcaklık artmaya ve yağış düzenleri değişmeye başladı. Yağışlar bazı ekosistemlerde azalmaya, bazılarında artmaya başladı. Ekosistemdeki bu değişiklikler, birçok türün yaşam alanını değiştiriyor ve daha fazla türü birbiriyle temasını sağlıyor. Bu durumda potansiyel olarak virüslerin daha kolay yayılmasına izin veriyor.

Çoğu uzman iklim değişikliğinin virüsün yayılmasında bir etkisi olması konusunda hemfikir, ancak bunun yanında doğrudan insan eylemleri sonucu ortaya çıkan ormanların tahrip edilmesi, vahşi hayvanların tüketilmesi, tarımsal alanların yaratılması için bozulan doğal ortamlar daha büyük bir endişe kaynağı ve daha önemli bir rol oynayabilirler. Kentsel alanların artışı, tarım arazilerinin ve avlanma alanlarının hayvanların doğal yaşam alanlarına genişlemesi nedeniyle zoonotik hastalıkların bulaşma riski artmakta, bunlar da patojen taşıyan birçok hayvanı ve insanı ilk etapta temasa sokan şeylerdir.

Bu etkenlerin virüsün ortaya çıkması ve yayılması üzerine etkisi daha çok olabilse de, iklim değişikliğini hafife almamalıyız. İklim değişikliği, hastalık etkeni taşıyan hayvanları başka bölgelerde yaşamaya itebilir; başka bir deyişle, iklim değişikliği patojenleri insanlara daha da yaklaştırabilir. Dahası, virüs taşıyan bir türü, virüsün daha sonra atlayabileceği başka bir türün yaşam alanına taşıyabilir. Bazı durumlarda, iklim değişikliği sonucu artan sıcaklık, virüslerin ısıya toleransını artırabilir, bu da enfeksiyon oranlarını artırabilir, çünkü bulaşıcı hastalıklara karşı birincil savunma sistemlerimizden biri vücut ısımızı (ateş) yükseltmektir.

İklim değişikliğinin mevcut koronavirüs pandemisi üzerine itici güç olması fikri her ne kadar tartışmalı olsa da, iklim değişikliğinin gelecekte ortaya çıkacak olan bulaşıcı hastalık ve pandemilerin neden olacağına dair yaygın bir fikir birliği var. Gerçekte iklim değişikliği, hastalık etkeni taşıyan türlerin coğrafi dağılımlarını, daha önce örtüşmedikleri türlerle örtüşecek şekilde değiştirecek ve bu yeni etkileşimler, virüslerin ve diğer patojenlerin yayılması ve gelişmesi için tehlikeli fırsatlar sağlayacaktır.

Kaynak: Robert M.Beyer, Andrea Manica, Camilo Morac. 2021. Shifts in global bat diversity suggest a possible role of climate change in the emergence of SARS-CoV-1 and SARS-CoV-2. Science of The Total Environment. Volume 767. (https://doi.org/10.1016/j.scitotenv.2021.145413).

©PRIZMA MEDIUM