Herkesi okuryazar kılmak, 20. Yüzyılın en büyük hedeflerinden biriydi. Çoğunlukla gerçekleşti. Kimi Afrika ve güney ile güneydoğu Asya ülkelerinde okuryazarlığın halen bir problem olarak devam etmesine rağmen, dünya geneli için bir metni okuyamamak artık sorun teşkil etmiyor. Ama günümüzde bu anlayış çok daha büyük bir meydan okumayla karşı karşıya: Okuduğunu anlayamamak!  

Okuduğunu anlamak, doğru okuma yapmayı da içeriyor; ki bu da bulunduğun toplumsal, siyasal ve ekonomik çevreyle ilişkilendirmeyi ve hayatına uygulamayı kapsıyor. Neticede hayat bir algılama ve uygulama meselesidir. Siyasi iktidarların ideolojilerle harmanlayarak bize sundukları düzene ilişkin her şeyi ekseriyetle medya üzerinden dolayımlanarak algılıyoruz.  Eğer algılamada ve anlamlandırmada bir sorun varsa, uygulamada da vardır. Aksi takdirde dünyanın birçok yerinde özgür seçimler dahi yapılsa eğitimsiz bırakılan kesimlerin neden kendi aleyhlerine politika geliştiren iktidarları seçebildikleri açıklanamaz. Bunun en makul açıklaması, bahse konu iktidarların uyguladıkları politikaları doğru okuyamadıklarıdır.   

Bugün okuryazar olmak sadece harfleri tanıyıp okuyabilmeyi değil, okuduğunu anlamayı ve değerlendirmeyi de içeriyor. Bu yüzden pek çok türlü okuryazarlıktan bahsediyoruz. Medya okuryazarlığı bunlardan sadece biri. 

Günümüzün baş döndüren teknolojik gelişmeleri, “çağ atladık” söyleminin ortaya çıkmasına neden oldu. Ama artık neredeyse her gün yeni bir gelişmeyle bir çağı atlıyoruz.  Dolayısıyla birkaç çağı aynı dönemde yaşıyoruz. Medya ile ilgili gelişmeler de öyle. Bugün geleneksel medya olarak gördüğümüz gazete, radyo ve televizyonun yanı sıra yeni medya ile karşı karşıyayız. Oysa televizyon, gazeteye göre 70 yıl kadar önce yeni bir medya sayılıyordu ve Avrupa’da liberal bir düzende serbestleşmesi 30 kusur yıl kadar geriye gitmekteydi. Daha tam olarak düzenlenmeden geleneksel bir medyaya dönüştü ve bugünün yeni medyası hızlı bir şekilde yerini aldı. Yeni medyanın ilk versiyonları da bugün çoktan eskimiş oldu; yerini interaktif medyanın yanı sıra, yapay zeka ile desteklenmiş, artırılmış ve sanal gerçeklikle donatılmış yeni medya mecraları aldı. 

Bütün bu hızlı teknolojik gelişmeler bir yandan medya mecralarının çoğalmasına neden olurken diğer taraftan büyük ve rekabetli bir yarış ortamı yarattı.  Medya sektörü görünenden büyük ve ihtiyaçtan fazla olan bir boyuta ulaştı. Bu karmaşık ve kaotik ortam başta ekonomi-politik ve ideolojik olmak üzere türlü manipülasyon imkanlarına zemin hazırladı. 

İşte bu yüzdendir ki son yıllarda sıkça dile gelen konuların başında medya okuryazarlığı eğitimi yer almaktadır. Medya okuryazarlığı, sadece sayıca çok ve karmaşık olan medya metinlerini (metinden kast ettiğimiz her türlü görsel ve yazılı içeriktir) okumayı değil, onları anlamayı ve anlamlandırmayı da içerir. Böylece birçoğunu elememizi de sağlar. Birtakım medya içerik ve mecralarına bilinçli bir tercihle HAYIR demeyi öğrendiğimiz zaman, ancak o zaman neyi izleyeceğimize karar verme yetisine, bir başka deyişle özgür seçimimize ulaşmışız demektir.  

Medya okuryazarlığının ilk adımı sorgulamaktır. Bir enformasyonun doğru veya yanlış olduğu yargısına kapılmadan önce, onun kaynağını, kanıtlarını ve alternatifini sorgulayıcı bir gözle incelemek iyi bir başlangıç yapmamızı sağlar. Çünkü, Kimi sorgulamak, konuyla ilgili açıklama yapanla birlikte bu olayı aktaranı da sorgulamak demektir. Böylece enformasyonun arkasında kimlerin olduğuna dair bir bakış atılmış olur.  Ama sadece kaynağın sorgulanması, doğruluğun garantisi olmaz. İkinci aşamada kanıtlarına da bakmak lazım. Basit bir trafik kazası haberi bile bir fotoğrafla kanıtlanmak istenir. Bu yüzden medya okuryazarlığının gereği olarak bu bilgiyi ortaya koyan kaynaklara bakmak ve oradaki iddiaları destekleyen kanıtların neler olduğunu görmek ve hatta teyit etmek önem kazanır. Üçüncü aşamada da aynı konu ile ilgili başka kaynakların neler dediğine bakılarak bilginin sağlaması yapılmış olunur. 

Peki iyi bir medya okuryazarı olmak için bütün bu süreçleri takip etmek, sürekli eleştirel ve sorgulayıcı bir bakış açısına sahip olmak kolay mı?  

En azından zor değil. 

Medya serisi kapsamında medya okuryazarlığı becerileri, medya ve demokrasi ilişkisi, eleştirel düşünce, alternatif medya, yurttaş gazeteciliği, sosyal medya ve onun üzerinden yürüyen ya da topallayan gazeteciliği ve buna benzer konuları çokça işlemeye devam edeceğiz. Medya okuryazarı olmanın, neden zor olmadığını hep birlikte göreceğiz.

© PRIZMA MEDIUM