Fotoğraf: Dua’s Art Studio

Dua, nelerden ilham aldığınla başlayalım?

Net birşey söylemem doğru olmaz fakat gördüğüm şeylerin zamanla kafamda kombinasyonuyla resimlerimi oluşturuyorum diyebilirim. Bazen bir resime başlarken o tamamen başka noktalara varabiliyor. Bir resime başlıyorum bırakıyorum. Sonra bir ara devam ediyorum. Aslında bu işe stres bulaştırmıyorum, aşkla yapıyorum. Sanırım işlerim de bu yüzden beğeniliyor. Siparişlerde ise zaten o kişiyle iletişimde olduğum için ne istediğini anlamaya çalışıyorum. O zaman da aşağı yukarı müşterinin zihnindeki resmi görebiliyorum. Bu da zamanla ve tecrübeyle gelişiyor.

Seni etkileyen sanatçılar ve eserleri paylaşabilir misin?

Sandro Botticelli’nin Venüsün doğuşu‘nu çok severim. O resime baktığımda çok farklı bir his yaşarım. Diğer sanatçılar ise Frida, Dali, Klimt. Onlar okuduğum ve esinlendiğim kişiler. Özellikle Bir kadın olarak Frida’nın hayat hikayesi ve resimlere yansıtması beni her zaman çok etkilemiştir. Burada ise Faton Kryeziu, Zef Toçi ve Ethem Baymak’ın çalışmalarından etkilendiğimi söyleyebilirim. Hatta en son Faton Kryeziu’nun bir hayranından sipariş aldım. Sipariş verdiği resime Kryeziu’dan detaylar katmamı istedi ben de Faton Kryeziu’dan esinlenerek bir resim yaptım.

Sandro Botticelli: Venüs’ün Doğuşu / Uffizi Gallery-Firenze, İtalya

Peki motivasyonunu nasıl sağlıyorsun?

İş işi getirir diye bir şey var. Ne kadar çok çalışırsam o kadar çalışasım geliyor. Zorunlu ara vermediğim zamanlar dışında sürekli çalışırım. Motivasyonumu bu şekilde kazanıyorum.

Son zamanlarda sık sık duvar resimlerini görüyoruz. Mural sanat çalışmalarına nasıl başladın ve ne anlatmak istiyorsun?

Belediyede çalışıyordum ve ‘One Stop Shop‘ açılınca müdürle o mekan hakkında konuşuyorduk. Benim resim çalışmalarımdan da haberdarlardı. Orada aldığım teklifle birlikte başladım. Aslında teklifi düşünmeden kabul etmiştim yaklaşık yedi metre genişliğindeki duvarı görünce bu işi nasıl başaracağım diye tedirgin oldum ama kendime güveniyordum ve üstesinden geldim. Duvar çalışmalarımda daha renkli dokunuşlar yapmaya çalışıyorum. Zira şehir o kadar betonlaşmış bir halde ki griye renk, canlılık ve gençiliği katmak istiyorum. Hem renkli çalışmalar her zaman daha fazla ilgi çeker. Spesifik bir temamın olmamasıyla birlikte barışçıl, gözü yormayan herkesin anlayabileceği çalışmalar yapmaya çalışıyorum.

Fotoğraf: Dua’s Art Studio

Resime başladığın dönem ve bugünü karşılatırmaya çalışırsak bir değerlendirme yapabilir misin?

Ben resime başladığımda ailemin tepkisi iyi birşey yaptığımı söylemekten öteye gitmiyordu. Resimlerim beğenilmeye ve talep gelmeye başlayınca ben de sipariş almaya başladım. Sattığım resimlerden de para kazanıp tekrar malzemelere yatırıyordum. ‘Ars Shop‘ adında bir dükkan vardı fakat çok küçüktü ve çok az malzemeye ulaşabiliyordum. Bir de resimde kullanılan malzemeler genelde pahalı. Ben resimlerimde neredeyse hiç su kullanmam. Böylece dokuyu öne çıkarmaya çalışıyorum. Ve doğal olarak malzeme maliyeti katlanıyor. Günümüzde açılan yeni mağazalarla birlikte bir parça daha fazla ürüne ulaşma şansımız oluyor. Fakat yine de olması gerekenden uzak diyebilirim. Priştine’yle kıyaslanamaz. Yine de pandemi ile birlikte online ticaret gelişti ve bu benim için çok büyük bir nimet oldu. Yani çok fazla zaman kaybetmeden daha fazla malzemeye ulaşabiliyorum.

Fotoğraf: Dua’s Art Studio

Peki bugün resime başlayan gençler daha mı avantajlı?

Atrık aileler de daha bilinçli. Şimdiki ebeveyinler çocuklarını sanat, spor ve çeşitli aktivitelere gönderiyorlar. Tabi ki burada en önemli faktörlerden biri çocukları telefonlardan uzaklaştırmak.

Diğer yandan malzemeye ulaşmak da çok daha kolay. Şu anda 50 öğrencim var bunlardan 10 kişinin süper yetenek olduğunun fark ediyorum. Umarım hiçbir zaman resimden uzaklaşmazlar. Diğerleri de çok ilgili ve kendilerini çok geliştirdiler.

Resim kursun oldukça talep görüyor sanırım. Kurs işine nasıl karar verdin?

Evet, neredeyse üç sene oluyor kursa başlayalı. Birkaç kişiden talep gelmişti aslında. Ben o yaşlardayken kurs arayışındaydım ama bulamadım. Çok istekli olan bu öğrencileri görünce de ablamın dairesinde bir kurs başlatmaya karar verdim. Zamanla katılanların sayısı neredeyse 25 kişiye çıktı. Talebin artmasıyla bulunduğumuz yer küçülmeye başladı. Ben de yeni bir stüdyo arayışına girdim fakat araya pandemi ve önlemlerle beraber çalışmalarımızı durdurduk. Yeni stüdyomda tekrardan başladığımızda ise daha önce olan öğrencilerin hepsi katıldı. Hatta sayımız ikiye katlandı.

Fotoğraf: Dua’s Art Studio

Resim yapmaktan uzaklaşmamasını dilediğin çok yetenekli öğrencilerinden bahsettin. Bu yeteneklerin gelecekleri hakkında ne düşünüyorsun. Ne gibi sorunlar var?

Küçük bir ülke olmamıza rağmen sanırım çok fazla yetenekli gence sahibiz. Ama bir anlamda geleceklerini göremiyorlar. Böylece bu yeteneklerinden uzaklaşıp farklı alanlara yöneliyorlar. Burada bir sanat merkezimiz yok. Genç yetenekler ve tecrübeli sanatçıların kaynaşacağı bir alan yok. Ayrıca şu anda aramızda olmayan çok değerli sanatçılarımız var. Onların sanatları ölmeyecek ama eserlerini maalesef ki hiçbir yerde göremiyoruz.

Kendimden örnek verecek olursam ben resime hep çok ilgiliydim. Ama başta aileler olmak üzere düşünce yapımızı değiştirmemiz gerekiyor. ‘Bir üniversite diploman olsun sonra ne istersen yap’ tutumumuz sağlıklı değil. Okullarımızdaki resim eğitimimiz de başarılı değil. Ben okullararası resim yarışmalarında neredeyse her yıl birinci olurdum. Fakat resim öğretmenim her zaman not kırardı. Mezun olduğumda da, “ben seni kışkırtmak için not kırıyordum” dedi. Demek ki çocukları ödüllendirerek teşvik edilebileceği düşünülmüyor.

Yaşam standardımız
insanların sanata ulaşmasında bir bariyer.

Dua Slishani

Bir işi severek yaptığında ve hatta bu işten gelir elde ettiğinde seni daha fazla mutlu edecek bir şeyi ben düşünemiyorum. Ancak, birkaç sanatçının eserleri satılırken diğer yandan onlarca sanatçının da eserleri satılamıyor. Nedeni yaşam standardımız bence. Resime çok ilgili kişiler var tabi ama ekonomik durumları buna engel. Bir sanatçının eseri satılmadığında ne yazık ki o da çalışmalarını kısıtlıyor. Her sanatçı kendi işinde bir eksik görür. Fakat arzulanan bir işin peşineden gidilmeli. Bir şeyi çok seversen bir süre sonra aslında o alanda ödüllendirileceğine inanıyorum. Umarım bundan sonra her şey yoluna girer.

Daha önce de konuştuk fakat tekrar bu konuya dönecek olursak, sanatından gelir elde eden bir sanatçısın. Ressam adaylarına kendilerini bu ilgi alanlarından koparmamaları için ne söylemek istersin.

Sosyal medyanın büyük bir avantajı vardı. Diyebilirim ki siparişlerin yüzde 90’a yakını insatagram’dan. Kişisel hesabım yanısıra sosyal medyada yaptığım işe de ayrı bir hesap açtım ve böylece talepler artmaya başladı. Resimlerim genelde yurtdışına satılıyor. İngiltere, Almanya, Belçika, İsviçre… siparişler genelde buralardan geliyor.

Gençleri desteklemek lazım. Sanat ve Kültür olması gerektiği kadar ciddiye alınmıyor diye düşünüyorum. Kosova’nın gençliğinde çok sayıda kreatif ruh var. Gençlerin moral bozukluğuna uğramaması lazım. İlk başa dönüyorum ne kadar çok çalışırsan o kadar fazla işin içine giriyorsun ve o tempoda devam ediyorsun.

Röportaj: Suer Celina

© PRIZMA MEDIUM