Fotoğraf: Art Theater

Tiyatronun içinde büyüdüğünü belirten Sonay, Radyo Televizyon ve Sinema mezunu, öğrencilik döneminde üniversitenin tiyatro atölyesinde eğitim almış, Görsel İletişim Tasarımı bölümünde yüksek lisans çalışmalarına devam ediyor. 

Neden özel tiyatro diye sorduğumda Buş, “Kosova’da bazı adımları atmak zor, belki gelecek nesiller Türk tiyatrosunun profesyonelleştiğini görecekler, ancak bizim dönemimize yetişemeyeceğinin farkındayım. Dolayısıyla daha özgür olabilmeyi hedeflediğim özel tiyatro fikri için, Türkiye’deki örneklerinden esinlendim. Çünkü bir dernek adı altında tiyatro yaptığınız zaman size hep amatör gözüyle bakılıyor, bu nedenle özel tiyatro fikri bana cazip geldi. Bu fikrimi, ekip arkadaşlarım Onur (Cibo) ve Tansu’ya (Kervan) anlattım, bu fikrimde arkamda olur musunuz diye sordum, onlar da hemen kabul etti” değerlendirmesinde bulundu.

2020 yılının  Haziran ayında kurulan Art Theatre Ancak pandemi koşullarından dolayı  ‘İkinci El Cinayet’ adlı ilk oyunumuzu ancak kasım ayında oynayabildi. Oyunun tekrarı ise 2021 yılının ocak ayında oynandı. Pandemi koşullarından dolayı aktiviteleri ne kadar etkilense de Buş pandemi olmasaydı belki de bu fikirlerinin gelişmeyeceğini belirtti. 

Kemik kadrosunda Tansu Kervan ve Onur Cibo, ekipte ise Tuncay Laloş, Sali Laloş, Erkin Halçe ve Deniz Dadale’nin olduğunu söyleyen Art Theatre ekibinin yöneticisi Buş, “Bu ekibin dışında teknik, sahne arkası, reji ve asistanlık gibi alanlarda yaklaşık 60 kişilik bir kadromuz var. Bir de geçen yıl 34 öğrencimiz vardı bu yıl ise 18 öğrencimiz var” diye ekledi. 

 Tiyatronun getirdiği pek fazla avantaj var, bunlardan biri de Türkçe’nin korunması

Tiyatronun kendilerine sevdikleri işi rahatça yapabilme fırsatı sunduğuna değinen Buş, “ Tiyatroyu seviyoruz, bununla birlikte tiyatronun getirdiği pek fazla avantaj var. Bunlardan biri de Türkçe’nin korunması. Türk Tiyatrosu dediğimiz zaman 1930’lu yıllardan itibaren gayri resmi 1951’den sonra da resmi bir şekilde var. Bunun ayakta kalabilmesi için sadece belediyeler veya bakanlıklardan aldığımız veya alacağımız projelerin yeterli olmayacağının farkındayız. Bu yüzden eğer özele taşırsak hem daha özgür oluruz hem de destek istediğimiz kurumlarda daha farklı karşılanırız diye düşündük. Adınızın altında ‘özel tiyatro’ etiketi oluyor”  diye konuştu.

Gençlerde gönüllülük esasının kaybolduğunu gördük

Kendisinin de tiyatrocu bir aileden geldiğine değinen Buş, “ Biz bu meşaleyi gelecek nesillere emanet etmeyi başaramazsak bir yerde kopup bitecek. Maalesef son yıllarda Türk tiyatrosu ve genel olarak Kosova’da ve Prizren’de kültürel aktiviteler çok fazla kan kaybetti. Gençlerde gönüllülük esasının kaybolduğunu gördük. Ben Doğru Yol derneğinde büyümüş biriyim. 15-16 yaşlarıma dönüp baktığımda, her işle meşgul olduğumuzu hatırlıyorum. Yeri gelir büyük işler yapardık, yeri gelir ufak detaylarla uğraşırdık. Ancak yeni nesil bundan bihaber” diye konuştu. Akıllı telefonlar ve sosyal medya dikkatleri çok fazla meşgul ettiğine işaret eden Buş, Türk toplumunun kültürünü koruyabilmesi için tiyatronun büyük öneminin olduğuna işaret etti.

Pandemi öncesi, Türk tiyatrosunun daha fazla seyircisi vardı

Koronavirüs pandemisiyle birlikte tiyatro seyircisinde bir düşüş olduğunu belirten Sonay, pandemi öncesinde, hangi oyunlar çıkarlarsa çıksınlar daha fazla seyircinin olduğunu, pandemiyle birlikte ise seyirci sayısında bir azalma olduğuna değiniyor. Bugün yeniden salonları doldurmayı başarsalar da Sonay, pandeminin yarattığı korku seyici sayısında bir düşüş yaşattığını ve hala pandemi öncesi kapasitelerine ulaşamadıklarını düşünüyor. 

Tiyatronun Kosova’daki Türk kültürünün bir parçası olduğunu yineleyen Buş, “Arşivlere baktığımız zaman, bir oyun on kez oynansa bile on kez oynandığı salonu dolduruyormuş, hatta kapılar kırılıyormuş. Çocukluğumdan hatırlıyorum düğünlerde birileri kostüm giyer, kıyafet değiştirir, kadınlar erkek olur, o şölende bir orta oyunu havasında oynanırdı. Günümüzdeki eksiklerimizi, yetiştirdiğimiz gençlerle kapatmaya çalışıyoruz. Gençlere de hitap edebildiğini görüyoruz. Mesela sinema dersek, gençler sinemaya gitmeyi daha çok tercih ediyor. Tiyatro biletlerinin fiyatları daha düşük olmasına rağmen yine talep istenilen seviyede değil. Bu yüzden bir kurtuluş olarak hem oyuncu yetiştirmek hem de bilinçli tiyatro seyircisi kazanmak için atölyeler düzenliyoruz. Gençlere odaklı çalışıyoruz ki bundan 30 sene sonra meşaleyi alıp taşımaya devam etsinler” ifadelerini kulldı.

Güncel konuları ve daha önce oynanmış bir altyapısı olan oyunları oynamayı tercih ediyoruz. 

Oyun tercihlerinde, güncel konuları ve daha önce oynanmış, bir altyapısı olan oyunları tercih ettiklerini belirten Buş, verilen toplumsal mesajın da tercihlerinde önemli olduğunu söylüyor. 

Oynadıkları ‘ikinci el cinayet adlı oyunun genç bir yazar olan Dilan Demirel tarafından yazıldığını dile getiren Buş, “ ünü olmamasına rağmen kapitalizmin insanlarda yarattığı yalnızlığı ve bu yalnızlığın nasıl bir psikolojik etkisi olduğunu düşündürüyordu. Popüler olan konuların da insanlar üzerinde nasıl bir etkisi olduğunu anlatan bir oyundu. Bu oyunu, bu temalara değinebilmek için seçtik. Onun dışında seçtiğimiz oyunlarda bir sosyal mesaj içermesini tercih ediyoruz” diye konuştu.

Oynadıkları oyunlarda, kadının rolüne, kaç kadın oyuncu olduğuna dikkat ettiklerinin altını çizen Sonay, özellikle komedi ve vodvil tarzı oyunlarda genelde 20-30 yıllık oyunları, çocuk oyunlarında ise pedagoglardan onaylı oyunları oynamayı tercih ettiklerini dile getirdi.

Yaşadığımız en büyük sorunlar bütçe bulamamak

2020 yılının son döneminde ve 2021 yılının ortalarında Kültür Bakanlığı, Başbakanlık Topluluklar Ofisi ve Prizren Belediyesi gibi kurumlardan destek aldıklarını belirten Buş, 2022 yılında hiç destek alamadıklarına değiniyor. Yaşadıkları en büyük sorunların maşında maddi imkansızlıklar ve bütçe bulamamak gelmekte.

Özel tiyatro oldukları için oyunları satabilme avantaşlarının olduğuna değinen Sonay, “Yeri geliyor bir oyun yapmak için bir yerlerden borç alıyoruz. Sonra oyunu oynayıp, sattığımız biletlerden elde ettiğimiz gelirle borcumuzu kapatıyoruz. Diğer yandan özel tiyatro olduğumuzu için oyun satabilme gibi bir avantajımız var. Mesela bir çocuk oyunumuzu Priştine ve Mamuşa’ya sattık. Bunun için sponsor bulduk. Mamuşa’daki çocuklar oyunu ücretsiz izlediler ama özel bir şirket bize maddi destek sundu biz de gidip oynadık. Aynı şekilde Priştine’de de oynadık. Bu yüzden çok fazla sorun da yaşamıyoruz. Ancak özel tiyatronun ne olduğunu anlatmakta zorlanıyoruz. Özel tiyatro nedir, tiyatroyu para kazanmak için mi yapıyorsunuz gibi sorular geliyor. Bizim de yanıtımız net, evet”  ifadelerini kullandı.

Maddi sebeplerden dolayı düzenli bir maaş sistemine daha geçemediklerini söyleyen ve beş yıl içinde bu sorunu da çözmeyi hedeflediklerini dile getiren Buş, “ Bazen hiçbir maddi destek almadan bu işi yaptığımız oluyor, bu işi herkes tiyatroyu çok sevdiği için yapıyor zaten. Yeri geliyor çok fazla kazanıyoruz, ancak yılın geri kalan büyük bölümünde o kazandığımızla yetinmek durumunda kalıyoruz, yıl boyunca sürekli bir gelirimiz yok. Bir oyun için aşağı yukarı 3 ay emek sarfediyoruz, karşılığında biletleri sadece iki buçuk eurodan satıyoruz. Bazen birileri gelip, biletler çok pahalı veya çocuğuma bilet almasak olur mu diyor…” diye ekledi. 

Diğer tiyatro gruplarıyla aramız gayet iyi

Diğer tiyatro gruplarıyla aralarının gayet iyi olduğunun altını çizen Sonay Buş, en son Rom tiyatrosuyla birlikte ‘Kadın Hikayeleri’ adında bir oyun hazırladıklarını, oyunun yönetmenliğini de yine Art Theatre’den Tansu Kervan’ın yaptığını, dört kez sahnelenen bu oyunda kendisinin de yönetmen yardımcısı olarak yer aldığına değiniyor. Bu işbirliğinin çok zevkli olduğuna vurgu yapan tiyatrocu, “ Elimizde Türkçe bir metin var ve oyuncular bunu Rom dilinde oynuyor. Bir süre sonra, onlar kendi dillerinde oynamalarına ve biz bu dili bilmememize rağmen, karşı tarafı anlıyormuş gibi bir hisse kapıldık. Rom tiyatrocuların enerjisi çok yüksek, Türk tiyatrolarıyla her zaman iletişim hallindeyiz, yeri geldiğinde onlar bizden, yeri geldiğinde biz onlardan destek isteyebiliriz. Arnavut amatör tiyatrosuyla hala bir işbirliğinde bulunmadık, ama ilerleyen dönemlerde onlarla da bir işbirliğine gidebiliriz. Şarski Behar derneği adı altında çocuk gösterileri vardı, orada 2 günlğk hızlı bir atölye düzenledik, yine, Şarski Behar’la yaptığımız işbirliğinde ‘İhbar Etmedim’ (Nisam Privala) adlı ve konusu  kadınların gördüğü şiddet üzerine gerçek hikayelerden hazırlanmış bir oyundu. Bu oyunu Tirana ve Belgrad’ta da oynadık. Ben Türkçe oynadım, başka biri Arnavutça, iki kişi de Boşnakça… Çok dilli bir oyun oldu ama ana teması kadınların gördüğü şiddetin, görmezden gelinmesiydi” değerlendirmesinde bulundu.

Bir ayrımcılık yaşamıyoruz

Gittikleri her yerde desteklendiklerinin altını çizen Buş, bir ayrımcılık yaşamadıklarını, kendi tiyatrolarında diğer topluluklardan da çocukların olduğunu belirtiyor. Bir sıkıntı yaşamadıklarını ifade eden Sonay Buş, “Bir öğrencimiz vardı neredeyse hiç Türkçe bilmiyordu, zamanla çok akıcı bir şekilde konuşmaya başladı” diye konuştu. 

Mekan sorunu: Birçok işimiz son dakikalara kalıyor

Art Theatre’nin bir ofisi mevcut ve Sonay’ın anlattığına göre tiyatro provalarını ve diğer tüm etkinliklerini bu ofiste gerçekleştiriyorlar. Daha büyük çaplı bazı oyunları için iki veya üç gün öncesinden kültür evinde prova yaptıklarını anlatan Buş, “ Ancak kültür evi şu anda bir restorasyon çalışmasına girdi ve söylentilere göre bu çalışmalar iki sene sürecek. Ortakol’da bir gençlik merkezimiz vardı ancak orası da siyasi nedenlerden dolayı kullanılabilir bir vaziyette değil. Bu sene bir oyunumuzu Prizren Ukshin Hoti Üniversitesi Konferans Salonunda oynadık. Bu daha önce aklımızın ucundan bile geçmeyen bir şeydi. Bir arkadaşımızdan gelen fikir üzerine gidip rektörle konuştuk, kendisi de bu fikri beğendi ve seve seve verebileceklerini söyledi. Orada bir sahne yok ancak ufak müdahalelerle kullanılabilir bir hale getirdik” diye anlattı.

“Bir hafta sonu oynayacağımız oyunu, haftanın başındayken nerede, nasıl oynayacağımızı bilmiyoruz. Birçok işimiz son dakikaya kalıyor.”

Sonay Buş

Bir güvencelerinin olmadığını, bir anda bütün alternatiflerin kullanım dışı olmasının sadece tiyatro alanında değil, bütün kültürel aktivitelerde bulunan grupların bir sorunu olduğunu ve bunu nasıl çözeceklerini bilmediklerini ifade eden Buş, “İlerleyen dönemlerde birkaç fikrimiz var. Gezdiğimiz Tiran veya Belgrad gibi şehirlerde hiç şaşalı olmayan, çok ucuz malzemelerle yapılabilecek salonlar olduğunu gördük. Ve yeri geldiği zaman Devlet Tiyatroları bile bu sahneleri kullanıyor. Belki de bizim sorunumuz her şeyin mükemmel olmasını beklemek. Hayallerimiz ve amaçlarımızdan biri eğer destek bulabilirsek bir sahne inşa edebilmek. Eğer başarabilirsek sadece bizim için değil, tüm grupların kullanabileceği bir mekan olsun istiyoruz. Buradan bir gelir de elde edilebilecek”  değerlendirmesinde bulundu. 

Kadıköy’de (İstanbul) her sokakta bir tiyatro sahnesine rastlanabileceğine dikkat çeken Buş, “Kültür ve sanatı siyasete veya 4 yılda bir değişecek Belediye Başkanı’na, Bakan veya Başbakan’a bağlarsak, hiçbir zaman bir çözüm olmayacak. Çok örneği var, özel tiyatrolar birçok yerde kendi salonlarını inşaa ediyor. Şaşalı, eksiksiz ve muhteşem salonlar bekledikçe daha çok bekleyeceğiz gibi hissediyorum” diye ekledi.

Türk Kültür Merkezi üzerine

Türk Kültür Merkezi’nin tiyatrolar için bulunmaz bir hint kumaşı olacağını iddia eden Sonay Buş, öte yanda hala uzak olduğunu düşündüğü bu fikir konusunda endişeli. Ortakol’daki gençlik merkezinin tek bir kişiye verilemeyeceği ve herkese açık olması gerekliliğini arzuhal edecek ve bir avukat tarafından hazırlanacak bir yazı için bir imza kampanyası fikri olduğunu, ancak aldığı cevaplarda bu kampanyanın yöneticisine göre imza atılıp atılmayacağı sorularıyla karşılaştığını belirten Buş, “ Türk Kültür Merkezi (TKM) fikrinde, ilk önce dernekler kendi aralarında kavga edecek bu net. Diyelim TKM’nin açılışı yapıldı, kimin odası daha büyük, kimin odası daha küçük gibi tartışmalar boy gösterecek. Birileri 5 gün prova yapacak, birileri ihtiyacı olmadığı halde başkası 5 gün prova yapıyor diye o kadar prova yapmak isteyecek. TKM bizi bir yere toplayabilecek mi veya ayrıştıracak mı bilmiyorum. Binanın konumu nerede olacak, çocukların ulaşımı nasıl olacak veya ‘Türk’ kültür merkezi adı altında bir topluluğa ayrıştırılması ne kadar doğru olur bilmiyoruz. Ancak tüm bu sorunların üstesinden gelebilirsek tadından yenmeyecek bir yer olacağını düşünüyorum” diye endişelerini aktardı.  

Türk Kültür Merkezi’nin hayata geçmesinin ardından bütün derneklerin oraya toplanmasını mek uygun görmediğini ifade eden Buş, kendi fikri olarak bu binanın imkanı olmayan topluluklara alan sunması ve gençlerin göz önünde bulunması gerektiğini söyledi. Buş, bir eleştiri olarak toplumda ustaların, çırak yetiştirmeyi bilmediğini ve bu şekilde kısır bir döngüye girildiğine işaret etti. 

İmkansızlıklar pek fazla imkan yaratıyor”

Sonay Buş

Yazar eksikliğinin sebebi, ticari kaygılar olabilir

Yerel oyunların sayısından kendisinin de pek memnun olmadığını, tiyatrocu Deniz Dadale’nin yazdığı birkaç oyunun mevcut olduğunu, kendisinin de geçen seneden beri birkaç skeç yazdığını söyleyen Buş, Türk tiyatrosunda böyle bir eksiklik hissettiklerini, ancak bunun altında yatanın,  ün yapmış oyunlar oynayıp, seyircinin salonu doldurmasını sağlamak gibi bir ticari kaygı olabileceğinin altını çizdi. 

Konfor alanındayken insanların o rahatlığa alıştığını ve yeni birşey yapmakla pek ilgilenmediklerini, zora düşünce de çabalayıp yoktan var edebildiğini iddia eden Buş, “ İmkansızlıklar aslında çok fazla imkan yaratıyor. Art theatre de öyle çıktı. Çok eskilere dayanan bir tiyatro kültürümüz var, yazarlarımızın da olması gerekiyor” ifadelerini ekledi.

Prizren’de oyun yazarlığının gelişmesi konusunda kendisinin de istekli olduğunu söyleyen Sonay, “Jeton Neziraj’ın yazdığı oyunları izlediğinizde çok sert ve çarpıcı eleştiriler görüyoruz. Belki de her Kosovalı’nın yaşadığı olayları anlatıyor. Oyunları Türkiye dahil birçok yerde oynandı. Prizren’den yazarlarımızın anlatımları eminim seyirci tarafından çok sempatik bir şekilde karşılanacaktır. Şimdi bizi anlatan oyunlar yazabilirsek halk tarafından ilgiyle izlenecektir, tiyatro bir bakıma bir ayna koymaktır. İnsan kendine güler aslında, farkında olmasa bile yaptığı birşey ona komik geliyordur. Prizrenli yazarların sayısı arttırılmalı. Şu an Deniz Dadale’nin yazdığı bir oyun üzerine çalışıyoruz, revizesi yapılıyor. Kitap olarak basıp Türkiye’deki Devlet Tiyatroları’na göndermeyi hedefliyoruz. ‘Göz Bak Neler Olacak Şimdi’ adlı bir diğer oyunun revizesini yaptık Türkiye’deki tiyatrolara gönderdik, olumlu cevaplar aldık” diye konuştu. 

Türk toplumu Doğru Yol’da buluşmalı 

Doğru Yol Derneği çatısı altında bulunan Aziz Buş Tiyatrosu’nun etkin olmadığını, kendisinin de resmi olarak Doğru Yol’da olduğunun söylenemeyeceğini dile getiren Buş, “Doğru Yol şu an kanayan yaramız. Pek fazla sorun var. Çok fazla bir bölünmüşlük söz konusu. Bu bölünmeler de etkinliklere yansıyor.  Kim neyle isterse uğraşsın, hangi dernekte isterse faaliyet göstersin, ama bizim toplandığımız yer Doğru Yol olmalı.  Türk toplumunu etkileyen bir sorun olduğu zaman Doğru Yol’da buluşmalıyız. Herkese açık olmalı. Fakat ötekileştirmeler olduğu sürece bu dediklerim de pek mümkün değil” ifadelerinde bulundu.

Röportaj: Suer Celina

© PRIZMA MEDIUM

“Bu yazı, İsviçre Kalkınma ve İşbirliği Ajansı (SDC), İsveç ve Lüksemburg Büyük Dükalığı Hükümeti tarafından ortaklaşa finanse edilen Kosova Sivil Toplum Vakfı (KCSF) programı ‘EJA Kosova’ tarafından desteklenmektedir.”