Fotoğraf: Furkan Çelik/Doku Fest

Festivalin açılış ve kapanış filmleri geçen sene Lumbardhi ile başlayan işbirliğinden ortaya çıkan bir seçki ile gerçekleşiyor. Geçtiğimiz yıl Lumbardhi (Bistrica) Sineması’nın 70’inci yıldönümü dolayısıyla bu sinemada gösterimi gerçekleştirilen filmler üzerine başlayan derinlemesine araştırmalar çeşitli formlarda sonuç vermeye başladı. 

Festival konseptine uygun olarak, Dokufest bu sene Stanley Kubrick’in 2001: A Space Odyssey filmi ile açılacak ve Ridley Scot’ın başyapıtı Blade Runner: Final Cut filmi ile kapanışını gerçekleştirecek. 

Bu yazıda festivalin ana yarışma bölümü olan Balkan Dox bölümü üzerinden bazı film değerlendirmelerine yer verilecek ve sonrasında özel gösterim programına kısaca değinilecektir. 

Her şeyden önce bu değerlendirme diğer bütün değerlendirmeler ve hatta jüri kararları gibi sübjektif ve bazı durumlarda ‘eksik’ olduğunu en başta belirterek başlayalım. 

Another Spring

Bu film her şeyden önce Prizren’le, Kosova ile alakalı. 1972 yılında Hac ibadeti için Suudi Arabistan’a giden Ibrahim Hoti, memleketine döndüğünde daha önce görülmemiş bazı semptomların geliştiğini fark eder. Prizren hastanesinde görevli doktorlar Durmiş Celina ve Xhelal Xhibo’nun bu semptomları ciddiye alması, hastalığın yayılma sürecinde olduğunu tespit etmesi ile Yugoslavya çapında başlatılan seferberliğe odaklanıyor. Film bolca kullandığı arşiv görüntüleri ile bir yandan yakın zamanda yaşadığımız Covid 19 pandemisini hatırlatırken, diğer taraftan 1972’de sistematik mücadeleye bizleri tanık ediyor. Nihayetinde film, günümüzde piyasanın insafına terk edilmiş sağlık sektörünün 1972’deki yansımasını bize sunuyor ve tabi düşündürüyor. 

Mladen Kovačević imzalı Sırbistan, Fransa, Katar ortak yapımı Another Spring Filminin ilk gösterimi geçen sene Karlovy Vary Film Festivalinde gerçekleştirildi. 

Aurora’s Dream

Aurora’s Dream filmi de son yaşadığımız pandemi öncesi ve esnasında çekilen görüntülerden oluşuyor. Uyuyan Güzel masalına göndermeyle doğanın karanlık, kindar yüzü ile cömert yanını birlikte sunuyor. 100 yıllık ölüm lanetini uykuya dönüştürerek yumuşatıyor. 

Filmde sanal olarak bir araya gelen çok sayıda kişi bilinçaltını dizginlenmemiş bir diyar olarak görüp gerçekliğimizin önemli ipuçlarını içerdiğini kabul ediyor. Ve gördükleri rüyaları paylaşıyor. Böylece kişinin kendine dair özelliklerini görmezden gelme uğraşına değiniyor. Kişinin kendiyle yüzleşme korkusunu yenmeye dair cesur bir adım atılmasına izleyicisini tanık ediyor.

Dragana Jovanović imzalı Aurora’s Dream, Fransa, Almanya, Sırbistan ve ABD ortak yapımı ve uluslararası ilk gösterimini Haziran ayında Marsille Film Festivalinde gerçekleştirdi. 

Fotoğraf: Tuğhan Anıt/ Doku Fest

Stuntwomen

Film analizlerinde, akademik dünyada kadının filmlerde nasıl konumlandırıldığına dair çok değerli ve önemli araştırmalar mevcuttur. Kadının temsili, kadın bedeninin temsili, fetişleştirilmesi ve bunların normalleştirilmesi, normalmiş gibi görülmesi günümüz feminist ve akademi çalışmalarının önemli bir payını tutmakta. Peki kadının filmlerde edilgen, kurban, cinsel obje olarak sunulması bir yandan sorunlu kültürel bir inşa yaratırken diğer tarafta fiziki olan, gerçekte yaşananlar da var. 

Stuntwomen filmi, bütün teorik, etik düşüncelerin dışında bire bir olmakta olana eğiliyor. Filmlerde yer alan kadın aktörlere değil, kadın düblörlere çeviriyor kamerasını. Aksiyon bir filmde kurban olarak konumlandırılmış bir kadın, katil bir erkekten kaçarken aslında o tehlikeli sahneleri canlandıran gerçek kadın kimdir? Posterlerde gördüğümüz pürüzsüz güzeller değil tabi ki!

Elena Avdija imzalı Stuntwomen filmi İsviçre yapımı film uluslararası ilk gösterimini IDFA’da gerçekleştirdi. 

Three Sparks

Film, kadının toplumdaki rolü ve “görevi” nedir sorusuyla toplumsal kodlara gönderme yapıyor. Şiirsel bir anlatıyla sorunlara değinen, basit cevapları barındırmayan bir film Three Sparks. Özellikle Kuzey Arnavutluk’taki köylerde yaşayan insanların bölgeye ait Kanun’larla ilişkisini irdeliyor. Evlenmek istemeyen bir kadının erkek gibi yaşamasına izin verildiğine değiniyor. Filmin sonuna doğru lens değişimi gerçekleşiyor ve yüksek çözünürlüklü kamera görüntüleri ile bir araştırma belgeseli havası yaşatıyor. 

Naomi Uman imzalı Arnavutluk ve Meksika ortak yapımı Three Sparks filmi Dünya Premierini Roterdam Film Festivalinde gerçekleştirdi. 

Fotoğraf: Elmedina Arapi/ Doku Fest

The House in Kraljevec

Bir ev düşünün. İçinde Abdulah Sidran, Goran Babić, Ayllu grubu, Igor Kordej, Goran Pavelić Pipo, Milan Trenc, Davor Slamnig ve Pjer Žardin yaşamış olsun. Bu isimler Yugoslavya kültür sanat hayatını bilenler için tanıdık isimlerdir. Yukarıda zikrettiğimiz isimler 90’lı yılların ırkçı atmosferinden etkilenip farklı yerlere göç ettiler. Güney Amerika, Kanada, New York, Lahey, Belgrad, Saraybosna ve Ljubljana. Evin şu andaki sahibi Pero Kvesić, evde kalanlarla temas kurup geçmişe bakmayı deniyor. 

Pero Kvesić imzalı, Hırvatistan filmi The House in Kraljevec filmi Dünya Premierini Dokufest’te gerçekleştiriyor. 

Ingresso Anımali Vivi

İtalya’nın besin ve endüstrisinin tedariki için Doğu Avrupa’dan hayvanlar Slovenya sınırına yakın bir bölgedeki tesise getirilmektedir. Ölüm yolu niteliğinde ince uzun şeritlerin yer aldığı bu tesise canlı girip canlı çıkan bir tek köpek bulunmaktadır. Igor Grubic kamerasını binlerce hayvanın son anlarını yaşadığı bu tesiste içgüdüleriyle hareket eden bir köpeğe çevirmektedir. 

Igor Grubić imzalı Hırvatistan yapımı Ingresso Anımali Vivi filmi Dünya Prömiyerini Roterdam Film Festivali’nde gerçekleştirdi. 

Special Programmes

Son olarak Özel Programlara kısaca değinmek istiyorum. View From the World her zamanki gibi film festivallerinin en iyi örneklerini içerirken, Fokus ülke konumunda Kanada var. Spotlight Québec seçkisinde Kanada’ya bir bakış atılabilir. 

Special Screenings bölümünde 1976, Besim Sahatçiu imzalı 117 adlı filmi tekrardan deneyimle imkanı verilirken, favori filmlerden biri olarak Snajka: Diary of Expectations öne çıkıyor. 

With No Before and After: Films on Film bölümünde ise Alfred Hitchcock, Werner Herzog ve Jonas Mekas gibi büyük ustaları konu edinen filmlere yer verilmiş. Bu bölümde ayrıca Paulo Rocha’nın bakışına, Robert Breson göndermelerine, sinemanın ne olduğuna dair ontolojik sorulardan, estetik kaygılara ve endüstriyel sınırlamalara değinen bir seçki ile karşı karşıyayız. 

Son olarak BLAST FROM THE PAST: FROM THE ARCHIVE OF LUMBARDHI bölümünde yer alan pek bilinmeyen bir film eyer vermek isterim. 1962’de Surogat adlı animasyonla OSCAR kazanan Dušan Vukotić’in 1982 tarihli VISITORS FROM THE ARKANA GALAXY filmi, meraklısı için özel gösterim programında. 

Sinemada keşfedilecek detaylar zaman geçtikçe daha da artıyor. 

İyi seyirler.

✎ Bengi Muzbeg

© PRIZMA MEDIUM