Dil ve Katılım Üzerine

Farkında olalım ya da olmayalım dil, bir iletişim aracı olarak hayatımızda önemli bir yer tutuyor. Bu durum çoğunluk teşkil etmeyen topluluklar bakımından daha hassas ve anlamlı. Çünkü dillerini korumak, yaşatmak, resmî belgelerde veya kurumlarda görebilmek, kimliklerinin de önemli bir parçasını oluşturuyor.

Topluluklar, Medya ve Ekonomi

Gelişen teknoloji ve kapitalizmin etkisiyle toplumların gereksinimlerinde değişiklikler ve yeni beklentiler oluştu. Doğal olarak kitle iletişim biçimleri de değişti ve medyanın ekonomi politiği başta olmak üzere birçok farklı dinamik süreç belirleyici bir rol oynadı. Böylece sayısal azınlıkta olanların medyası ekonomik belirleyicilik baskısı altında sıkıştı.

COP27 İklim Zirvesi Beklentileri Karşılayacak mı?

Artan sıcaklıklar, azalan su kaynakları, yükselen deniz seviyeleri, küresel iklim krizi tüm dünya ülkelerini etkiliyor. Antropojenik faaliyetler yüzünden, ekosistemleri yok ediyor, iklimi değiştiriyor ve gezegendeki dengemizi istikrarsızlaştırıyoruz.

İranlı Kadınlar Adımını Sokağa Attıktan İtibaren Mücadeleye Başlar

Son dönemlerde İran’da protestoların sıklaştığını görüyoruz. Bugüne kadar ister büyük çaplı olsun, ister ufak çaplı olsun, ister doğrudan kadın hakları üzerine olmasın bütün eylemlerde İranlı kadınları görüyoruz. Mahsa Amini’nin ölümüyle birlikte bu eylemler çok farklı bir atmosfere büründü. Bugün İran halkı, ülkenin imajını kurtardığını düşünüyor. Ve İranlı direnişçiler, bir devletin kendilerini kurtarmasını değil ama dünya halklarının onları görmesini ve desteklemesini istiyor. İran’daki eylemler üzerine Belgeselci, Gazeteci ve Aktivist Mehdi Shabani ile konuştuk.

Bir Mücadele Alanı Olarak Toplulukların Temsili

Emilija Redžepi “Çoğunluk olmayan toplulukların neredeyse aynı sorunları var. Dolayısıyla Boşnaklara verebildiğim desteği, diğerlerine de sağlamaya çalışıyorum. Benim daha önceleri hissettiğim bazı ayrımcılıkları hiç kimsenin hissetmesini istemiyorum” diyor. Bu ses bugüne kadar toplulukların elde ettiği en yüksek yönetim kademelerinin birinden yükseliyor. Emilija Redžepi, Kosova Başbakan Yardımcısı olarak, insan hakları ve azınlık hakları meselelerine bakıyor.

“Esas Mesele Eşitliktir”

“Esas mesele eşitliktir, eşitliktedir” diyen Osman Osmani, Kosova’daki Rom topluluğunun entegrasyonundan söz etmenin anlamsız olduğunu söylüyor. Çünkü Romlar yüzyıllardan beri buralarda yaşıyor. “Sadece yerel ve merkezi düzeyde yönetimde olanların Rom topluluğu mensuplarına kendini diğerleriyle eşit olarak hissetmesi için gerekli imkanları tanıması lazım” Bu sözleri sarf eden Osman Osmani “Ben herkesle eşit olmak istiyorum” diye haykırıyor.

Bir Hayal Kadar Uzak Mı Bu Yaşam Kadınlara?

“Güneşli bir güne uyandınız, süratle hazırlanıp evinize 400 metre mesafedeki otobüs durağına doğru yürürken, önce çocuğunuzu mahallenizdeki kreşe bıraktınız. Öğle yemeğinizi ofisinize yakın o büyük parkta ağaçların altında, sessizlik içinde, kimse sizi rahatsız etmeden yediniz. İş çıkışı gittiğiniz şahane konser gece yarısı bitti. Dönüş yolunda bindiğiniz otobüs, sizi durak haricinde arzu ettiğiniz yerde bıraktı. Işıl ışıl sokaklardan geçerek evinize doğru yürürken aklınızda, semtinizin Kadın Konseyi’nin ertesi gün belediye yetkilileriyle yapacağı toplantı vardı.”

Son Şansımız Olarak Bölgesel ‘Yeşil’ Dayanışma

Sermaye kavramını bir süreç olarak tanımlayan Marx onu ilk kez Grundrisse'de geliştirdi. Bu süreç içinde Marx, sermayenin gerçekleşmesinin dört aşamasını belirledi: üretim, dağıtım, mübadele ve tüketim. Dolaşım ve dolayısıyla (kendini) gerçekleştirme süreci, bu dört aşama boyunca sermaye biçim değiştirmektedir. Bazen bir ürün olarak, bazen para olarak, bazen de üretici güçler şeklinde yeniden ortaya çıkmaktadır. Sermayeyi sermaye yapan şey, onun döngüden asla çıkmamasıdır: para, üretim güçlerine yatırılır, üretim güçleri artık emeği artırmak ve gerekli emeği azaltmak için kullanılır; para (ücretler veya kâr yoluyla) dağıtıldıktan sonra yeniden yatırım veya tüketim yoluyla döngüye yeniden girer. Tüm süreç dönmeye devam ettiği sürece, sermaye daha fazla kâr biriktirme, gerekli emek miktarını azaltma ve artı emek miktarını artırma eğilimi gösterir. Sermaye bu nedenle sürekli hareket ve genişlemeye ihtiyaç duyar. Bu nedenle bazı yazarlar sermayeyi “hareket halindeki değer” olarak tanımlarlar.

Kimlik Kıskacında Türk Topluluğu

Türk topluluğu kendi içgörü tartışmalarında kendi kendine kapandığının eleştirisini yapıyor. Nedeni kendinde arıyor. Ancak aynı topluluk, entegrasyona doğru ileri bir adım attığında dışlandığını hissediyor. Bu durum topluluğun önünde bir paradoks olarak duruyor. Bir yandan içine kapanıyor ve kendini dışlanmış hissediyor; diğer taraftan dışa açılma çabası gösteriyor ve yine kendini dışlanmış hissediyor.