Kalenin Restorasyonuna Bir Bakış

Kültürel miras değerlerinin korunması için yapılan çalışmalar, aslında bu değerlerin özgün ve mevcut yapılarının mevcudiyetlerini sürdürebilmeyi amaçlamalıdırlar. Burada İngiliz filozof ve sanat eleştirmeni John Ruskin’e kulak vermek gerekir. Ruskin’e göre “restorasyon bir anıtın başına gelebilecek en büyük kötülük, tümüyle bir yıkımdır. Mimaride en güzel ve en büyük olanı restore etmek bir ölüyü canlandırmak kadar olanaksızdır. Bu doğrultuda, bir yapının özgün niteliklerinin korunması için Ruskin, “eski anıtı büyük bir ihtimamla gözleyiniz. Taşlarını sayınız, dağılmaya başlarsa demirle telle bağlayınız, yıkılmayı önlemek üzere payandalar koyunuz, onu kurtarmak üzere yaptığınız şeylerin çirkinliğiyle meşgul olmayınız; bir koltuk değneği bir uzvu kaybetmekten daha değerlidir” önerisinde bulunur. Bir diğer ifadeyle, bir yapıyı korumak, bedeli her ne olursa olsun onun özgün yapısını olabildiği kadar geleceğe aktarmaktır. Prizren Kalesi’nde yapılan restorasyon çalışmaları ise belirli ölçüde bu amaca hizmet etmiş olsa da, bazı müdahaleler kalenin özgün dokusunu zedelemiştir.

Prizren Kalesi’nin Tarihi

Kalenin yapısına odaklanıldığında, tarih boyunca görüldüğü üzere, kenti koruyan muazzam yükseklik ve kalınlıkta surlarla çevrili olduğu görülmekte. Diğer yandan, kalenin konumlanması ve şekline bakıldığında, Vitrüvius’un kale inşaatı için verdiği tavsiyelere uyduğu gözlenmektedir. Vitrüvius, “De Architectura V” (mimarlık üzerine) kitabında, kalelerin düşmanın gizlenebilmesini önlemek amacıyla kare planlı veya kesin bir açıya sahip olmamaları gerektiğini, yaklaşmayı zorlaştırmak için engebeli bir arazi ile çevrili olması gerektiğini ve kapılara giden yolların virajlı olması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu anlamda, Prizren kalesi de engebeli araziye kurulmuş, düşmanı her açıdan görebilecek şekilde inşa edilmiş, keskin köşeleri olmayan bir yapıya sahiptir ve bulunduğu topoğrafyanın şekline göre tasarlanmış. Bunun yanında, yapılan incelemeler, kalenin topoğrafya ile ilişkisi ve içerisindeki bölünmelere göre ‘üst kale’, ‘alt kale’ ve ‘güney kale bölgesi’ olarak üç ana parçadan oluştuğunu gösteriyor.

Dua’nın Sanatı

Çocuk yaşlardan elinde kalemle gezdiğine değinen Dua Slishani, herhangi bir kursa gitmediğini ve bu yeteneğinin tanrıdan gelen bir hediye olduğuna inandığını söylüyor. Genç sanatçı, hobi olarak yaptığı resimlere talep gelmeye başlayınca moral bulduğunu ve böylece resim hakkında daha fazla okumaya, araştırma yapmaya ve iş yapmaya başladığını ifade ediyor. Slishani, aldığı resim siparişleri haricinde ise abstrakt eserler üretmeye ve dokularla çalışmaya önem veriyor. Dua'yla sanatı hakkında konuştuk.

Sharri Dağcılar Derneği’nin zaman yolculuğu

Yıllar içinde kurulmuş birçok dağcılık derneği var fakat Sharri Dağcılar Derneği Prizren'i simgeleyen ve günümüze kadar gelen bir dernektir.. Sharr,' derneğinin kuruluşu ve faaliyetleri hakkında DD Sharr icra direktörü Sadik Shporta ile konuştuk.

Prizren’de Engelliler Temel Sorunlarla Karşı Karşıya

Engelliler toplumun her alanında hem sosyal, hem siyasal hem de ekonomik olarak ayrımcılığa uğramaktalar. Şehir ve yol altyapılarındaki uygunsuz inşalar, engelliler için erişilemeyen binalar, sadece kağıt üzerinde kalan ve kamu ile özel kuruluşlar tarafından uygulanmayan politikalar, engellilerin karşılaştığı sorunların görünmez olmasına ve söz konusu kurumlar tarafından öncelikli olarak ele alınmamasına neden olmaktadır. Engellilerin ve onların ailelerinin temel zorluklarını ve taleplerini görmek için Prizren'deki OPDMK (Müsküler Distrofi Engelli Kurumu) sivil toplum kuruluşunun İcra Müdürü Antigona Sestan ile görüştük.

Arı Fobisinden Arıcılığa

Veteriner hekim Soner Kovaç, İstanbul Üniversitesi'nde Gıda Hjyeni ve Teknolojisi alanında doktora çalışmalarına devam etti. Soner diğer yandan müzikle şarkı söylüyor ve gitar, piyano gibi enstrümanları çalıyor. Arıcılığı bütün bu çalışmalarına kattığı yeni bir hobi olarak değerlendiren Kovaç’la arıcılık üzerine konuştuk